Transkripti indirmek için - PDF
22 Buradaki ilk soru sınırlayıcı
reaktif hakkında... Size verilen ve gözden
geçirmenizi istediğim metinlerde bu kavramla karşılaşacaksınız, ama arzu
ettiğim lisede öğrenmiş olmanız ve metinleri okuduğunuzda kolayca hatırlamanız.
Tıklatma sorusu için 10 saniye daha süre veriyorum. Cevabı hemen sonra
alacaksınız.
59 Haydi ne olduğuna
bir bakım. Tamam, sanırım yüzdeleri gösteremiyoruz, fakat çoğunuz sınırlayıcı
reaktiflerde doğru cevap vermişsiniz gibi görünüyor. Doğru cevap: sınırlayıcı
reaktif H2 olacaktı, elektronik sistemdeki problemi çözmeye
çalışıyorlar, bu oda yeni onarıldı, normalde elektronik olarak yüzdeleri
görmemiz gerekirdi, doğru cevap %95 in
üstünde olduğu için böyle oldu sanırım…
127
Aferin. Cevabınız doğru değilse, tıklatma
sorularını her zaman uygulama asistanlarına götürebilirsiniz. tıklatma
sorularına yanlış cevap verdiğinizde, onu bir sonraki uygulama dersine getirip
orada tartışabilirsiniz.
137-
Şimdi başlamak için artık notlara geçebiliriz. Geçen Çarşamba günü, bu yarıyılda
işleyeceğimiz farklı konular hakkında genel bir fikir vermeye çalıştık, ayrıca öğreneceğimiz temel prensiplerle M.I.T. kimya
bölümünde yapılan bazı ilginç
araştırmalar arasında bağ kurmak
istedik. 202 ayrıca insan sağlığı veya tıp gibi şeylerle kimya arasında bir bağ
kurma fikrini vermeye çalıştık.
211
Şimdi bir adım geriye gidip, en baştan başlayacağız. Çünkü bazı çok karmaşık
konuları konuşmadan önce, örneğin tepkime veren moleküller arasındaki
etkileşimler gibi, veya tek bir molekülden bahsettiğimizde atomlar arasında
oluşan bağlar gibi, bütün bunlardan önce, tek bir atomu tarif etmek ve nasıl
davrandığını düşünmek için bir yol bulmamız gerekiyor. Bunun için konuya
elektron ve çekirdeğin keşfini konuşarak başlayacağız. Bu yoldan giderek, klasik
fizik ile bir atomu nasıl tarif edeceğimizi konuşabileceğiz. Bir atoma ve bir çekirdeğe
sahip olduktan sonra, ona klasik mekanik uygulayarak nasıl davrandığını
açıklamaya çalışacağız. klasik mekaniğin atomu açıklayamadığını göreceğiz, böylece
başka bir mekaniğe ihtiyacımız olacak. Kuantum mekaniğininolması büyük bir
şans. Gelecek bir kaç ders de bunlar hakkında konuşacağız. Belki konuya bugün
de girebiliriz. Ama önümüzdeki ders, yeni bir mekanik ile tanışacaksınız. Bu
teori atomun davranışlarını açıklayabilecek. Bir şeyi işaret etmek istiyorum.
Konuya elektron ve çekirdeğin keşfi ile başlamamız daha anlamlı olacaktır. Çünkü
araştırmalarda ortaya çıkan büyük konuların altını çizmek gerekir. Böyle
durumlarda nasıl çalıştığımızı, Gerçekten hiç görmediğimiz atom ve atom altı
parçacıkları nasıl keşfedildiğini vurgulamak
gerekir. Kimyacıların ellerinde pek çok çözüm yolları var. Bunları yapmamızı
sağlayan daima yeni teknikler geliştirilmekte. Burada sadece bazı ilklerden
bahsedeceğiz ve biraz detaya ineceğiz.
400
Tarihsel bağlamda 20 yy dan başlayacağım, bu yüzyılda kimyanın nerede olduğundan
bahsedeceğim. 1890 larda öyle bir yerdeydik ki evreni kavrayışımız ve bütün
maddelerin nasıl davrandığı konularında kendimize çok güveniyorduk. Kimyacılar
ve fizikçiler, tüm evrenin teorik yapısının çok iyi anladıkları hususunda genel
bir kanıya sahiptiler. 431 Böyle hissediyorlardı, çünkü bilimsel ilerlemelerin
ve keşiflerin nimetlerinden büyük ölçüde yararlanmışlardı, örneğin Newton
mekaniği, maddenin Dalton atom teorisi, termodinamik ve klasik elektromanyetizma…gibi
447
“Biz her şeyi açıklayabiliriz” şeklinde devam
eden özgüvenlerini anlayabiliriz. o zamanlardan bir alıntı yapmak istiyorum,
Şikago üniversitesinden bir profesör şöyle demiş “Gelecekteki keşiflerimiz ancak
altıncı ondalık hanesini aramak olacaktır”.
507
Ne söylemek istediğini anlamak çok kolay. ” Zaten her şeyi biliyoruz,
keşfedilmesi gereken yeni bir şey yok, ihtiyacımız olan tek şey, her şeyi daha
duyarlı ölçmek.”
519
Ama aslında bu doğru değil. Başlama noktamız yüksek özgüvenin hissedildiği o
zamanlar. Bazı gözlemler ve keşifler bu düşünceleri tamamen yıktı.
537
Örneğin o zamanki anlayışa göre, maddenin atom teorisinde, atomlar maddelerin
en basit yapıtaşlarıydı, bunun anlamı şuydu “ne yaparsanız yapın atomu daha
küçük parçalara ayıramazsınız”.
552
Newton mekaniğini kullanarak ve görebildiğimiz her şeyi açıklayabilirdik, evreni
ve gezegenleri tarif edebilirdik, gerçi o zamanlar elektron bilinmese bile,
elektronları tanımlayabilirdik. Newton mekaniğini kullanarak, atomların nasıl
davrandığını açıklayabilirdik Durumun böyle olmadığı ortaya çıktı. ilk adım J.J. Thomson (cey cey tampsın) tarafından atıldı. J.J. Thomson elektronu keşfetti. 625 İngilterede
bir fizikçiydi ve laboratuarında katot ışınları denen bir şey üzerinde
çalışıyordu. Katot ışınları basitçe iki elektrot arasında yüksek voltaj farkı uygulandığında
yayılan ışınlardır.
641
Bu şemaya bakarsanız katot ışınları üzerinde çalışırken ne yaptığını
görürsünüz. 646 bütün havası boşaltılmış, şeması burada görülmektedir, ve
hidrojen gazı ile doldurulmuş bir tüp içinde anot ve katot arasına yüksek
voltaj farkı uygulamıştır.
659Anot
üzerinde küçük bir delik açmıştır,
katottan çıkan ışınlar bu delikten geçerek tüpün karşı duvarına çarpar. Karşı
duvarda lüminesans bir madde ile kaplı olan bir dedektör vardır. Katot ışınları
bu yolla izlenebilir. 712 O zamanlar pek çok kişi katot ışınlarıyla çalışmalar
yapıyordu. Bunun nedeni vakumlu cam tüpte oluşan parlak renkli ışınlar ve
ilginç desenlerdi. Bu araştırmalar bu yüzden çok
popülerdi, ayrıca kimse bunların ne olduğunu bilmiyordu, Thomson bunların bazı
özelliklerini çözmek için uğraşıyordu. 736 Thomson bunların bir tür yüklü
tanecikler olabileceğini ileri sürdü. Geçmişte benzer önerilerde bulunanlar
olmuştu ama hiçbiri bunu test etmek için deney yapmamıştı. Thomson’ın yaptığı
buydu.
745
Thomson katot ışınlarının her iki yanına bir levha koydu ve bu levhalar arasına
yüksek voltaj farkı uyguladı. Işınların eğilip eğilmediğini görmek istiyordu. Böylece
yüklü olup olmadıklarını öğrenebilecekti. 801 İki levha arasındaki potansiyel farkı sıfırsa
veya oraya hiç levha koymazsanı katot ışınları bükülmez ve düz bir hatta
ilerlerler ve ekran üzerinde saptanabilirler.
815
iki levha arasına potansiyel farkı uygulandığında
gördüğü şey onu çok şaşırttı. Katot ışınlarının bükülebildiğini gördü, bu daha önce
hiç gözlenmemişti. Ayrıca ekran üzerinde sapma açısını ölçebiliyordu.
836
Thomson katot ışınlarının yüklü tanecikler olduğunu anlamıştı. Peki, bu deneye
göre bu taneciklerin yükü nedir? Artı mi
eksi mi? Evet burada gördüğümüz gibi
katot ışınları eksi (yani negatif ) yüklü taneciklerdir. 852 hatta Thompson bu eksi
yüklü taneciklere bir isim verdi. Ne olduğunu bilen var mı? Hayır, elektron
değil. Güzel tahmin ayrıca… bunlara corpusles (korpısıls) adını verdi. İçinizde
Hiç corpusles (karpısıls) adını duyan var mı?
906
Daha sonra bunlara elektron adı verildi, ama herkes elektron demesine
rağmen Thompson uzun yıllar boyu onlara (karpısıls) demeye devam etti. ama insanların
bunu önemsediğini hiç sanmam, ne de olsa bunu Thomson keşfetmişti. Aslında onların
yüklü olmasından daha önemli bir şey keşfetti. Klasik elektromanyetizma ile
sapma miktarı ile parçacıkların yük ve kütlesi arasınaki ilişkiyi buldu.
937
Şöyle dedi, sapma miktarı delta x - negatif yüklü alt indisi kullandı- eksi yüklü parçacığın yükü bölü kütlesi ile orantılıdır.
Burada e elektronun yükü ve m de o parçacığın kütlesidir. 1010 Thomson
burada durmadı ve farklı voltajlarla deney yapmaya devam etti. İki levha
arasındaki voltaj farkı çok artırdığı zaman bir şey daha gözledi.
1024
ekranda gördüğü şey zıt yönde küçük bir lüminesanstı.
O halde ikinci bir parçacık da olmalıydı. Zıt yöndeki sapma ilkine göre çok daha
azdı. Diğer bir değişle, ilk parçacık çok sapmasına rağmen ikinci parçacık
neredeyse hiç sapmamıştı. Bu zıt yöndeki küçük sapma, ışında eksi yüklü parçacığın
yanı sıra bir de artı yüklü parçacığın olduğunu göstermişti.
1101
ve tabi ki pozitif yüklü parçacıkla da aynı ilişkiyi kurabilirdi. Delta X –
pozitif alt indisli – artı yüklü parçacığın yükü bölü kütlesiyle orantılıdır.
1120
Bu durum birkaç nedenden dolayı ilginçti. Bu iki ilişkiyi kullanarak varsayımlar
ileri sürdü. aslında bu varsayımlar için pek çok gözlem yaptı. Biraz önce de söylediğim
gibi, birinci varsayım, “eksi yüklü parçacığın sapma miktarı artı yüklü parçacığa
göre çok daha fazladır”. 1143 Diğer varsayım ise iki parçacık üzerindeki yükler
birbirine eşittir. 1148 Bu iki taneciğin yüklerinin eşit olduğunu nasıl bilmişti?
Aslında kesin olarak bilmiyordu fakat çok isabetli bir tahminde bulunmuştu. 1156
Bu tahmini yapmasının asıl nedeni şuydu. Aslında işe H2 gazı ile başlamıştı. Eğer ortamdaki hidrojen gazından eksi yüklü
parçacıklar çıkıyorsa geriye artı yüklü hidrojen kalmalıydı. Çünkü hidrojen
gazı nötraldi, yani yüksüzdü. Bu nedenle artı yüklü hidrojen iyonları ile
elektronların toplamı nötür olmalıydı, bu şu anlama geliyordu, mutlak yük
bakımından artı ve eksi yüklü parçacıkların toplamı birbirine eşit olmalıydı.
1227 tahtaya yazacağım eşitliği kullanarak, her
birinin ne kadar saptığını bildiğinden, artı ve eksi yüklü parçacıkların kütleleri
arasında, bir ilişki kurup kuramayacağını düşünmeye başladı.
1249
aradığı bu ilişki için sapmadan yola çıktı, parçacıkların mutlak sapma miktarını
kullandı,
1301
negatif parçacık cinsinden mutlak sapma miktarını biliyordu
1307
eksi yükün mutlak değeri bölü(/) eksi
yüklü parçacığın kütlesi
1315
bunların hepsini, artı yüklü parçacığın
mutlak sapma miktarına böldü, yani artı
yükün mutlak değeri bölü(/) artı yüklü parçacığın kütlesi
1327
önceden söylediğimiz gibi, iki yükün eşit olduğu varsayımında bulunmuştu, bu
nedenle bir adım daha ileri giderek eşitlikte bunların üzerini çizdi, yani
iptal etti. 1334, şunu demek istiyordu “sapma miktarları arasındaki ilişkiyi
bilirsek, kütleler arasındaki ilişki hakkında da birşeyler söyleyebiliriz” 1344
aslında sapma miktarları ile iki parçacığın kütleleri arasında ters bir ilişki
vardı.1356 şüphesiz bu tabakalar arasından geçen eksi yüklü parçacığın daha fazla saptığını gözlemişti. Tahmin ettiği ve bir çıkardığı
sonuç şuydu:
1412
Mukayese ederseniz, Sizce eksi yüklü parçacığın kütlesi nasıldır ? daha mı
büyük yoksa daha mı küçük 1415 kesinlikle,evet. eksi yüklü parçacığın kütlesi
çok daha küçüktür.1420 aslında burada bulduğu elektronun kütlesi ile atomunun
geri kalan kütlesi arasındaki ilişkiydi, burada geri kalan kütle hidrojen
iyonuydu. 1433 yaklaşık, 2000 kez daha küçüktü ve bir tahmin yaptı, aslında
elektronların kütlesi yoktu, yani şunu demek istiyorum, bir atomu
düşündüğümüzde,elektronların kütlesi o kadar küçüktür ki aslında elekronların
kütlesini hesaba katmamıza gerek yoktur. 1455 buna dayanarak, atom için bir
model ileri sürdü, buna atomun“üzümlü kek” (veya erikli pudding) modeli adı
verilir.1506 söylediğim gibi o bir
ingilizdi, erik pudingi klasik bir ingiliz
tatlısıdır. 1510 içinizde erikli puding yiyen oldu mu? 1513 Bir kaç kişi, okey
( OK ), ben hiç görmedim, benden çok daha fazla seyahat etmiş olmalısınız.
1520
Thomson bütün atomu artı yüklü kek (veya pudding) olarak düşündü. 1534 atomun büyük kısmını, artı yüklü bir madde
olarak Kabul edebilirdiniz. kekin içinde eksi yükler vardı bunlar elektrondu
ve üzümler (veya erikler) kekin içine
gömülmüşlerdi.
1551
Bu atom için devrimsel bir modeldi, çünkü bu deneyden önce atomun daha küçük
parçalara bölünemeyeceği düşüncesi hakimdi, şimdi ise elektron adı verilen bir
alt parçacığa ve güzel bir atom modeline sahiptik. 1608 daha önce erikli puding
yemediğinizi düşünerek, ki buna ben de dahilim, sağ tarafa bir resmini koydum.
Bu benim ilk görüşüm, sizler daha önce görmüş olabilirsiniz. Bu artı yüklü
kısım olmalı, içinde çok sayıda erik veya kuru üzüm var. bu küçük şeyleri
görebiliyorsunuızdur umarım. bunlar negatif yükler olmalı.1628 o zamanki
düşünceye göre bu büyük bir ilerlemeydi. Atom ile ilgili kabullerimizi
düşünecek olursanız tam bir devrimdi, atomun içinde daha küçük şeyler vardı, ve
atom en küçük şey değildi,
1644
Ancak, bildiğiniz gibii güzel bir model olmasına rağmen üzümlü kek modelinde durmadık,
gidebildiğimiz kadar gitmek iyi bir şeydi., yaklaşık 10 veya 15 yıl sonra, başka bir fizikçi Ernest
Rutherford (örnıs radırfırd) bu üzümlü kek modelini test etmeye karar verdi. 1703
alfa parçacıkları adı verilen ışınlar üzerinde çalışıyordu ve deneylerinde bunu
kullandı. Bazılarınız Rutherford’ ın adını duymuş olabilir, çok meşhur bir
fizikçiydi ve radyoaktifliğe pek çok katkıda bulunmuştu. Alfa parçacıkları ile
çalışırken, radyoaktif maddelerin yaydığı farklı tür tanecikler arasındaki
farkı anlayacak tek kişiydi. özel bir madde olan radyum bromür ile çalışıyordu, radyum bromürü çok iyi arkadaşı olan Marie
Curie den almıştı. MC bu konuda gerçekten büyük bir liderdi , radyoaktif materyallerin eldesi ve özellikleri üzerinde
çalışıyordu, 2 tane Nobel ödülü almıştı. 1900lerin başlarındaki radyoaktif
çalışmalar ile ilgili bir şeyler duyduğumda, belkide pek çoğunuz gibi, şunu
düşündüm. Aman Tanrım. Bu çok tehlikeli. Çünkü radyum bromür kullanıyorlardı ve
bu çok tehlikeli bir radyoaktif maddeydi. radyoaktif maddeler içinde özellikle bunun çok
tehlikeli olduğunu bilmeyebilirsiniz. Onunla ilgili
en önemli problem, vücudunuza aldığınızda kalsiyum gibi davranmasıdır. kemiklerinizde
biriktiğinde ne olacağını hayal edebilirsiniz, lab da onunla bütün gün çalışmak
hiç iyi bir şey değildir. gerçekten çok
tehlikeli bir duruma dikkat çekmek size ilginç gelebilir. Radium bromürü MC den
almıştı. Bunun için posta servisini kullanıyorladı, birbirlerine başka nasıl
yollayabilirlerdi ki. Şimdi bazı şeylerden bahsedeyim. Bunu duyduğumda yaptığım
ilk şey Rutherford un 1937 de gerçekten nasıl öldüğünü öğrenmekti, ölüm nedeni radyasyon
zehirlenmesi veya kemik kanseri değildi, bu sevindirici bir şey. Onun için her
şeyin yolunda gitmesi gerçekten iyi, en azından hayatını radyasyon
sonlandırmadan, eceliyle öldü. Bu deneyleri radium bromürle yapması oldukça ilginçtir,
Rutherford alfa parçacıkları ile çalışıyordu, o zamanlar alfa p. hakkında
bilinen tek şey,bunların yüklü tanecikler olduğu ve gerçekten çok ağır
oluşlarıydı. O zamanlar R un bildiğinden daha çok şey bilen var mı? alfa
taneciklerinin gerçekten nedir? Evet , çok iyi. Alfa tanecikleri aslında helyum
atomudur veya helyum iyonudur. bu çalışmalarda onun ne olduğunu bilmesinin bir
önemi yoktu, fakat şimdilerde kullandığımız şeylerin ne olduğunu bilmek çok
iyi.
1941
aslında onlarla oldukça az sayıda çalışma yaptı, yaptığı deneyde RaBr2 den
yayımlanan tanecik sayısını ölçüyordu. 1
dakikada RaBr2 den yayılan tanecik sayısının ne olduğunu belirledi. Bunun için bir dedektör kullandı ve dedektöre çarpan
tanecikleri saydı. aslında bu dedektörü postdoc öğrencisi Hans Geiger (gaygır)
ile birlikte geliştirmişti. bu isim bir şeyi hatırlatıyor mu? Hı hı… Geiger (gaygır) sayıcısı. Bu Geiger (gaygır)sayıcısının oldukça şematik
bir gösterimi, ne olduğunu bilmeyenler için hatırlatayım, havadaki radyoaktif
parçacıkları sayan basit bir cihazdır. MIT de bunu ilk elden görme ve kullanma şansınız
var, özellikle kimya ya da bio laboratuvarlarında. En
az radyoaktivite ile çalişanlar kadar dikkatli bir şekilde, RaBr2 den daha
emniyetli radyoaktif maddeler ile, özel bir kabin kullanarak, ve bazı kurallara
uyarak kullanabilirsiniz. Herşeyin emniyetli olduğundan emin olmak için Geiger
sayıcısı ile hala pek çok kontrol yapılmaktadır. Elinde bir tane sayıcı ile
bazen etrafta bazen holde dolaşan, bir adam görebilirsiniz. şöyle bir ses
duyarsınız, tık, tık, tık...(yavaş). 2101 bu değişik bir sestir ve düşük seviyede radyasyon
olduğunu gösterir. Kabinin etrafında tık sesini duymak için yavaşça yürürdü. Benim
çeker ocağıma doğru yürürken duğduğum bu ses beni sinirlendirirdi. radyoaktif
maddelerle niçin hiç çalışmadığımı asla bilemedim. Tık tık tık sesini
duyduğunuzda orada bir sorun var demekti. Bu Tık tık tık sesini hiç işitmedim,
bu dönem derse bir Geiger (gaygır)sayıcısı getirebiliriz, hepinizi kontrol
edebiliriz, ama bu sesi işiteceğimizi sanmam.
2131
bu dedektör ile başlangıçta şunu keşfetti, radyoaktif maddelerin ki buna RaBr2
de dahil, bozunmaları sırasında yaydıkları ışınlar karakteristik yani özgün bir
hıza sahipti. Rutherford, bunu keşfeden ilk kişiydi. Aslında bozunma hızı
sabitti, bu şu anlama gelir, ne bir radyoaktif maddenin nekadar bozunduğunu belirleyerek
bir şeyin yaşını bulabilirsiniz. Rutherford dünyanın yaşını oldukça yakın bir
tahminle ilk keşfeden kişiydi ve yaptığı bu deneyler oldukça heyecan vericiydi.
Fakat özel bir şey yapmak ve alfa parçacıklarını
kullanarak atomu anlamak istiyordu, Üzümlü kek modelinin gözlemlerine uyup
uymayacağını bu yüklü parçacıklar ile test etmek istiyordu. Bunun için önce şey
RaBr2 nin sayım hızını belirledi. Geiger (gaygır) sayıcısı ile elde ettiği
sayım hızı dakikada 132 000 alfa p. idi. Sonra oldukça ince bir altın folyoyu
tam buraya, yani alfa parçacıklarının önüne koydu. Folyonun kalınlığı yaklaşık
1nm idi, yani (10-9 m),
gerçekten çok inceydi, saç telinden daha ince. Bunu çok ince bir altın tabakası
gibi düşünmek yerine, bir çift atom tabakası gibi hayal etmek daha kolay
olabilir. Aslında yapmaya çalıştığı şey bazı atomları alfa ışınlarının yolu
üzerine koymaktı. 2312 (beklediği şuydu)
eğer üzümlü kek modeli doğru ise, parçacıklara hiçbir şey olmayacaktı, doğrudan
karşıya geçeceklerdi, çünkü elektronların kütlesi çok küçük olduğu için,
buna çarptığında çok fazla sapma
göstermeyecekti. Geriye kalan pozitif kekti ve ışınlara hiç bir şey yapmayacaktı,
bu deneyi yaptılar ve sayım hızının hala dakikada 132000 olduğunu buldular. Deney
sonucu, üzümlü kek modeli ile gerçekten uyumluydu, ağır yüklü alfa p larının
hepsi bu ince altın tabakasından doğrudan geçmişti. 2400 Deneyi burada durdurduğunu
düşünebilirsiniz, belkide öyle yapacaktı, fakat daha önce de bahsettiğim gibi,
onunla çalışan Geiger adlı bir post doc öğrencisi vardı, ayrıca adı Marsden
(marsdın) olan bir lisans öğrencisi vardı. Marsden
belki de bir UROP öğrencisiydi. Rutherford, bu iki kişinin bu projede çalışmaktan çok memnun olduklarını biliyordu.
Kendisinin çok zaman harcamasına gerek yoktu, Aslında parçacıkların büyük kısmı
doğrudan karşıya geçiyordu, yapılması gereken geri seken parçacıklarını olup
olmadığını belirlemekti. Bu lisans
öğrencisi çok meraklıydı ve bunu yapmak istiyordu. Rutherford da bunu
denemesine izin verdi. Belkide bu UROP projesinde bir şey bulabilirdi, Gerçekten büyük bir keşif veya büyük bir iş yaparken lisans
öğrencisi olmanın tek avantajı çok büyük bir baskı hissetmemektir.yüksek
lisansta biraz daha baskı hissedersiniz. Şunu demek istiyorum. lisans öğrencisi iken danışmanınız sizi bir
projeye koymaya karar verir, ve bu proje size biraz saçma gelebilir ama
aldırmazsınız. Bu proje de öyleydi: yuvarlak bir dedektör yapılacak ve alfa tanecikleri
sayılacaktı. Bazı insanlar bunu niye yapıyoruz diyebilir, çünkü 132000 alpha
parçacığı ile başlanmıştı ve sonra da 132000
alpha parçacığı ölçüldü, daha başka ne aranabilirdi? Büyük bir dedektör yapacaklardı. Zamanı en iyi
kullanmanın yolu bu muydu? Eğer lisans öğrencisi iseniz, bunu için
endişelenmezsiniz. Derdiniz sadece yeni bir şeyler öğrenmektir. Zamanla ilgili büyük
riskler alabilirsiniz. Süre bittiğinde ölçecek bir şey bulamayabilirsiniz.
sadece bir dedektörün nasıl yapıldığını öğrenmiş olursunuz. eğer araştırmanız
size çok heyecan vermiyorsa şunu
aklınızdan çıkartmayın. bulduğunuz şey sizin için çok sürpriz olabilir. Alfa tanecikleri altın yüzeye çarptığında, Marston(marsdın)
na olan şey tam olarak buydu. Dedektörde
bir şey saptadı, tık tık tık biraz daha hızlandı. En son, dakikada 20 alpha
taneciği ölçtü. Bunun bir önemi var mıydı? Bu doğrunun ne olduğuna bağlı. Bunu
ilk denemesinde buldu. Bu belkide bir zemin değer sesiydi, yani gürültü olabilirdi.
Bu belkide başka bir yerden çarpan alfa taneciği olabilirdi. Bunun için altın
folyoyu kaldırdılar, sayım hızının sıfıra gittiğini gördüler. Altın yerine demir
folyo koydular, sonra platin ve çeşitli metalleri denediler, sayım hızının hala
20 alpha parçacığı olduğunu gördüler. Düşünecek olursak, bu kesinlikle olağanüstü bir keşfi. Bunun
olasılığı nedir? Bu ne kadar
sıklıkla olabilir? Neredeyse hiç, aslında
hemen hemen hiç.
2648 bu geri saçılmanın olasılığını
hesaplayabiliriz, bunun için geri saçılan parçacıkların sayım hızını gönderilen
parçacıklarını sayım hızına bölmemiz gerekir.
2700
geri saçılan parçacık sayısı 20 yi 132 000 e böldüğümüzde 2x10-4 elde
edilir, aslında bu olasılık çok büyük değildir.
Fakat hala bu keşfin ne kadar heyecan
verici olduğunu abartmış sayılmayız. Bu araştırmada danışman olan Rutherford’un hayatında, daha öncedende bahsettiğim gibi, oldukça güzel şeyler olmuştu. Dünyanın yaşını ilk kez
belirleyebilen kişiydi. Bu oldukça iyi bir şeydi, duyduğum kadarıyla evliydi ve
ayrıca bir çocuğu vardı, bu da oldukça heyecan vericidir. Fakat, R. lisans
öğrencisinin bu ilk deneyinde bulduğu şeyi gördüğünde, bunun hayatında gördüğü
en inanılmaz şey olduğunu söyledi. Bu çok önemli bir işti. Bunu kızına anlatmadı,
bununla ilgili oldukça güzel bir analoji (benzeşme) yaptı. “ 15 inçlik bir
mermiyle bir peçeteye ateş ettikten sonra merminin sekip sizi vurması kadar
inanılmaz” dedi.
2809
üzümlü kek molekülünü düşünecek olursak, burada ne olduğunu gerçekten çok iyi
tasvir etmişti. Aslında, burada çok ince bir film vardı, üzerine alpha parçacıkları
gönderildiğinde hiç bir şey olmamalıydı. Ama aslında bazıları geri saçılmıştı,
öyleyse ne oldu? Rutherford’un bu deneylerden çıkan sonuçları yorumlaması ve yeni
bir atom modeli önermesi gerekiyordu. 2837 şüphesiz, şu anda bildiğimiz gibi,
bu altın atomlarının büyük kısmının boş
olması gerekirdi, çünkü 132 000 tanecikten 20 tanesi hariç, hiç bir şeye
çarpmadan doğrudan karşıya geçiyorlardı. Bu atomun boş olan kısmıydı. 2857
ayrıca çarptıkları şeyin inanılmaz derecede yoğun olduğunu farketti. 2905 Ayrıca
bu kütle oldukça küçük bir yerde yoğunlaşmıştı. 2911 bu atomun çekirdeği
dediğimiz şeydi, bir hücrenin çekirdeğine benzeterek buna “çekirdek” adını
verdi. 2919 Bazen bir benzetme yaparak bağlantı kurmak işi kolaylaştırır, fakat
7. sınıflar için bunun biraz kafa karıştırdığını düşünüyorum. çünkü her ikisini
de aynı anda öğrenirler, fakat bu çekirdek hücre çekirdeğinden oldukça farklıdır.
Şüphesiz bir hücrenin çekirdeğinde bunlardan çok sayıda bulunur.
2937
Rutherford’un halledebildiği başka şeyler de vardı. Bunlardan biri çekirdeğin
çapı dır. Çekirdeğin çapının yaklaşık (10-14 m) olduğunu
belirleyebildi. Tipik bir hücrenin boyutunu düşünecek olursak-2950 beni
affedin, çekirdek konusunda bocalıyorum. 2953 Tipik bir atomun büyüklüğünü
düşünecek olursak yaklaşık on üzeri eksi on metre dir. çekirdeğin çapına
bakacak olursa kesin olarak çok daha küçük. Gerçekten kütle çok ufak bir yerde
yoğunlaşmıştır.
3006
bana bunu nasıl bulduğunu sorabilirsiniz. Bu hesabı kendimiz de yapacağız.
Aslında bütün deneyi kendimiz yapacağız,
bir dakika içinde ve radyoaktivitesiz. Sizin için bu soruyu cevaplayacağız.
Rutherford,
ayrıca çekirdeğin yükünün +ze olduğunu
çözdü, bu sezgisel olarak da mantıklıdır, çünkü z atom numarasıdır. Şöyleki atom numarası 3 ise,
3 elektron var demektir, daha iyisini yapalım, nötral atomu ele alırsak
çekirdeğinde +3 yük var demektir.
3040
Başlangıçta bahsettiğim gibi, RaBr2 ile çalışıyordu, bu deneyler sırasında onu
öldürmemiş olduğunu öğrendiğimde oldukça rahatlamıştım. 3050 Ancak bir
düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum, onun ölümü bir bakıma bu araştırma ile
ilgiliydi. Aslında bu biraz karışık bir konu. Ne mi oldu. Çekirdeği keşfettikten sonra,
Nobel ödülü kazanması hiç süpriz değil. Bunun olması bekleniyordu. Nobel
ödülüne ilave olarak ayrıca şövalye oldu, ingilterede doğan biri için çok iyi
bir bonus, bunun olması onun için büyük bir şey. Kısa bir süre sonra, bu durum hayatında
(bir noktada) problem oluşturdu, fıtık olmuştu, bu oldukça sık rastlanan bir
durumdu, ve fıtıktan ameliyat olması gerekiyordu. teknik bir problem ortaya
çıktı, eğer şövalye iseniz aynı ünvanı
almış bir doktor tarafından ameliyat edilmeniz gerekiyordu.
3136
Rutherford doktorun bunu yapması için bekledi, fakat çok fazla beklemişti, bu esnada
öldü, çünkü çekirdeği keşfetmişti, Nobel ödülü almıştı ve şövalye olmuştu. Bu
hala bir tehlike. böyle bir fırsat elde ederseniz, bir doktora ihtiyaç duyduğunuzda bu kuralların nasıl uygulandığını çek etmek
istiyebilirsiniz, umarım biraz hafiflemiştir.
3201
Şu anda yapmak istediğimiz şey, bu gerisaçılma deneyinin nasıl uygulandığını
anlayabilmek ve göstermek. Bu nedenle kendi geri saçılma deneyimizi yapacağız. Sadece
bir kaç şeyi hayal etmenizi isteyeceğiz. önce tek tabakalı altın taneciklerine
sahip olduğumuzu farz edelim. professor
Drennan bunun için bize yardım edecek. 3232 Bu onun kızı Sam, gördüğünüz gibi
onu göğsünde taşıyor, 3237 Dr. Patty Christie bize yardım edecek
3245
tamam, bir dakika içinde öntarafa doğru yaylandıracağız, Bu deneyin nasıl
yapılacağını izah edeceğim, Heyecanınız gitmeden önce hesaplamaları yapalım. 3253
bu strafor topları kolayca gördüğünüzden eminim, gerçekten tek tabakalı altın
çekirdekleri olarak kabul edilebilir, bu pin pon toplarından 266 tane var, dün
beni ofiste bu topları sayarken görmüş olabilirsiniz. Bu 226 pin-pon topunu
radyoaktif material olarak fırlatacak birilerine ihtiyacımız var, vakit
geldiğinde, tam bir dakika sonra, asistanımızdan gelmesini ve hızlıca saymasını
isteyeceğiz. Böylece deney tamamlanmış olacak. ama önce Rutherford un yaptığı
gibi, nasıl hesaplayacağımızı görelim, Rutherford çekirdeğin çapını tayin etmek
istiyordu, biz de aynı şeyi yapacağız ve buradaki strafor toplarının yarıçapını
hesaplayacağız.
3345
bunun için geri saçılma sayısını bulacağız ve bu sayı ile ilişkilendirerek
topların yarıcapını bulacağız. 3357 geri
saçılma olasılığını düşünecek olursak, Rutherford’un hesapladığı ile aynı
olmalıdır yani 20/132 000 e eşit
olmalıdır.
3408
Fakat şimdiki durumda, geri saçılma olasılığı, geri saçılan top sayısı /toplam pin pon topu
sayısı olacaktır.3727 bunun kaç olduğunu hatırlıyor musunuz?
3430
266, çok iyi.
3435
buradaki olasılık, geri saçılan topsayısı / toplam top sayısı (cinsinden) 3441
ayrıca olasılık için şu ilişkiyi kurabiliriz. Bütün çekirdeğin alanı / atomun kapladığı toplam alan
3459
bunu anlamı büyüktür çünkü bütün atom çekirdekten oluşsaydı o zaman olasılığın %100
olması gerekirdi, yani çekirdeğe çarpanların hepsi geri saçılırdı.
3511
bunlar hesaplayacağımız çekirdek alanı, bunlar da biraraya getirilmiş
atomlar(?)
3519
bildiğiniz gibi, bu garip aleti sizin için kimya bölümünden professor Stayer bir
araya getirdi, Bunun için hem altın çekirdeklerin boyutunu büyüttü hem de bu boyuttaki altın çekirdeklerine göre
atomları normalden daha fazla biribirine yakınlaştırdı, gerçek te bir altın
çekirdeği bu boyutta olsaydı, diğer çekirdekleri buraya koymak için başka bir
konferans salonuna ihtiyaç duyardık. Bu biraz hileli bir deney, hepsini
küçültmeye karar verdik, bunu açıklayabilirdik, çünkü bütün atomların kapladığı
toplam alanı hesaba katmamız gerekir.
3559
Sanırım, bu tahta kendiliğinden gitmeyecek gibi görünüyor. OK. Bunun ne
olduğunu hesaplayabiliriz. Çekirdeklerin toplam alanı eşittir çekirdek sayısı
çarpı X tek bir çekirdeğin alanı . 3614 Hesaplamayı
basitleştırmek için burada kesit alanını düşünelim. 3623 Bölü (Hepsini bölelim)
3628 Atomları alanı, burada 1.39 metre
kare, burada ölçülen alan.
3634
buradaki çekirdek sayısı, burada oturup sayarsanız toplam 119 olduğunu bulursunuz. kesit alanı elde etmek
için 119 u pi r kare ile çarpalım, hepsini,
1.39 metre kare ye bölelim. burada, geri
saçılma olasılığının bize ne olduğunu söyleyecek ilişki bulduk
3700
Fakat buradan çekmek istediğimiz şey, yani öğrenmek istediğimiz şey, çekirdeğin
yarıçapı veya çapı: çünkü olasılığı deneysel olarak ölçebiliriz. Buradaki P yi
(yani olasılığı) çözmektense, etrafından dolanıp yarıçapı çözeriz, çünkü yarıçap
eşittir r = P½ (6.098x10-2 m)
3732
Ok. hesaplamada yarıçap yerine çap kullanmak biraz daha mantıklıdır. çap,
yarıçapın iki katıdır. Gerisaçılma olasılığını bulduktan sonra, bunun
karekökünü alırız ve 12.20 cm ile çarparız. şimdi yapacağımız şey, bu gerisaçılma
olasılığını bulmak. neye bölmemiz gerektiğini biliyoruz. 266, fakat üstteki
sayıyı bulmamız gerekiyor, yani kaç tane parçacığın geri saçılacağını bulmamız
lazım. 3809 Asistanlar gelip her birinize bir parçacık verecek. bir kaçınızız
iki tane fırlatması gerekecek (iyi bir amaç için yapıyorsunuz)
3841 pin-pon
topunuzu aldıysanız henüz fırlatmayın. bu gerisaçılma olayını anlatmama izin
verin. 3852 eğer pin-pon topunuz bu
çekirdeklerden birine çarparsa geri saçılmış kabul edilecektir. pin-pon topunuz çerçeveye veya yaylara
çarparsa veya üstten giderse gerisaçilma deneyinde dikkate alınmayacaktır.
birkaç dakika
sonra, şimdi değil, isterseniz, kalkıp odanın ortasına doğru gelebileceğinizi
söylececeğim, amaç pin-pon topunu bu örgüye fırlatmak, pin-pon topunuzu
gözünüzle izleyin, çekirdeklerden birine çarpıp size doğru geri saçılabilir, veya
doğrudan karşıya geçip gider veya yakın bir çevreye düşer, bunu aklınızda
tutun. Deney sonunda, topunuza ne olduğunu soracağım, bize söyleyeceksiniz ve
gerisaçılma deneyindeki hesaplamada kullanacağız
4012 Deneye
başlamadan önce sorunuz var mı? Henüz topunuz yoksa elinizi kaldırın. 4021 tamam
öne gelebilirsiniz ve gerikalan topları alabilirsiniz, şimdi deneye başlayalım.
4125
son atış var mı, çok iyi, tamam, gerisaçılma deneyinde başarılı olduğumuzu
düşünüyorum. Gerisaçılan bazılarını gördüm. 4142 tıklayıcı ekranına bakacağım
kaç tanesi geri geldi, bununla ilgili teknik problem var gibi görünüyor, O
halde size sorayım, parçacığınız geri geldi ise ayağa kalkar mısınız.
4158 Burada kaç
tane olduğunu sayalım (1'den 13'e say) 13 , saymadığım var mı. 13 tane geri
saçılma.
bunu
yolumuzdan uzaklaştıralım, asistanlar, bu topları benim için toplar mısınız,
bahse girerim düşerşem çok eğlenceli olur, olmamasını tercih ederim
4228
şimdi 13 ü 226 ya bölelim, MIT öğrencilerinden yanında
hesap makinesi olan var mı? aslında bunu
ben de yapabilirim. 0.0489 mu elde ettiniz?
OK olasılığımızı bulduk, bu değeri formülde yerine
koyalım. karekökünü alalım ve 12.20 ile çarpalım. Çapı için ne buldunuz? Evet,
benim bulduğum da aynısı. 2.70 cm , iyi
bir iş çıkardık, gerçek çap 2.5 cm idi, iyi sonuç elde ettiniz, aferin ,
radyoaktivite saçmadık, bu da bonusu.
4341
bu deney ile Rutherford un yaptığı deney aynı. Bildiğiniz gibi Rutherford atom
için yeni model önerdi: yeni modeled atomun hem çekirdeği, hem de elektronu
vardı. Çekirdeğin boyutunu da belirlemişti. Bir daha bunlara geri dönmeyeceğiz.
Bundan sonra, merkezinde bir çekirdek olan ve etrafında elektronların döndüğü
bir atom modeli hakkında konuşacağız. Bunun en basit örneği hidrojen atomudur. H
atomunda çekirdek ve elektron bir şekilde bir arada tutulur. Bunun nasıl olduğunu ve atomların nasıl davrandığını düşünmemiz
gerekir, özellikle tek bir atomda çekirdek ve é nun birarada nasıl tutulduğunu,
aynı zamanda birbiri üzerine çökmeden nasıl durduklarını tarif etmemiz gerekir.
Önce, atom için klasik tanımı kullanmaya çalışacağız ve bize ne verdiğine bakacağız.
4445
artı ve eksi yüklü parçacıklar arasındaki kuvveti düşünecek olursak Coulomb
kuvvet yasasını kullanabiliriz ve bunu bir çekim kuvveti şeklinde tarif
edebiliriz. Bunu açıklamak için kullanacağımız Culomb kuvvet yasasında, kuvveti
r nin bir fonksiyonu olarak tanımlarız. Ne söyleyeceğimizi bir düşünelim. Burada
iki parçacığı bir arada tutan kuvveti tarif etmemiz gerekir. Aynı zamanda bu
çekim kuvveti her bir parçacığın yükü ile ilgilidir, burada e electron yükünün
mutlak değeridir. burada yazıldığı gibi,
elektronun yükü eksi e dir. çekirdek
artı é yüküne sahiptir ve r iki yük arasındaki uzaklıktır, kuvvet iki yük
arasındaki uzaklık ile ters orantılıdır. 4541 Bu ifadeyi şöyle kısaltabiliriz,
eksi e kare bölü 4 pi epsilon r kare, epsilon sabit değildir, bunu fizikte görmüş
olabilirsiniz
4553
Buradaki amacımız göre, bunu çevirme faktörü olarak düşünmemiz gerekir, önemli
olan bunu Coulomb ifadesinden kaldırmaktır,( e yüklerini, yükleri nasıl
ölçeceğimiz ile ilgilidir.) bu epsilon sıfır değerini çok sık kullanırız, bu
dönüşüm faktörü vakumdaki geçirgenlik sabitidir. 4613 İşaret ettiğim gibi, bu
çevirme faktörüdür ve çok sık kullanırız, tekrar tekrar kullandığımız şeyleri
çoğunlukla hatırlayabiliriz, fakat sınavlarda bunu hatırlamak zorunda
değilsiniz, sınavda ihtiyacınız olan ve kullanacağınız tüm sabitler ayrı bir
sayfada verilecektir, beyninizde diğer bilgiler için boş yer bırakın.
4637
Pazartesi günü geldiğinizde Coulonb kuvvet yasasını göreceğiz ve farklı
senaryolar üzerinde düşüneceğiz. Bu hafta sonu düşünmeye başlayabilirsiniz,
belkide sadece ikincisi üzerinde düşünseniz iyi olur, r sonsuza giderken ne
olur?
4651
Pazartesi başlayacağımız yer burası, hepinize bir tavsiyede bulunacağım, haftasonu
problem setlerinden başlayın en azından bölüm A yı bu haftasonu bitirin, bölüm
B yi önümüzdeki haftasonu bitirebilirsiniz. İyi hafta sonları.