MIT OpenCourseWare
http://ocw.mit.edu
8.02
Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002
Lütfen aşağıdaki
alıntı biçimini kullanınız:
Lewin, Walter, 8.02 Elektrik ve
Manyetizma, Bahar 2002 (Massachusetts Institute of Technology: MIT
OpenCourseWare). http://ocw.mit.edu (accessed MM DD, YYYY). License:
Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike.
Not: Alıntılarınızda lütfen bu
materyalin gerçek tarihini kullanınız.
Bu materyalin alıntı olarak gösterilmesi
veya kullanım koşullarımız hakkında daha fazla bilgi için, http://ocw.mit.edu/terms web sitesini ziyaret ediniz.
MIT OpenCourseWare
http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve Manyetizma, Bahar
2002
Transkripti indirmek için - PDF
Transkript
– Ders 1
Ben Walter Lewin.
Derslerim genel olarak kitabınızın tekrarı olmayacak,
fakat kitabın tamamlayıcısı olacaktır.
Kitap derslerimi destekleyecektir. Derslerim de
kitabı.
Derslerimde canınızı sıkacak türetmeler göremezsiniz.
Bunun için kitabımız var.
Fakat kavramları vurgulayacağım; kavramların ve denklemlerin
arkasını görmenizi sağlayacağım.
Sevin ya da sevmeyin fiziğin güzel olduğunu göstereceğim
size.
Ve onu sevmeye bile başlayabilirsiniz.
Bir gün bile aksatmamanızı öneririm, bu ders sekiz sıfır
iki (8.02) kolay değildir.
Her hafta yeni kavramlar anlatacağız ve fark etmeden çok
geride kalabilirsiniz
Elektrik ve manyetizma etrafımızda her yerdedir. Etrafımızda, her yerde elektrik ve manyetizma
var!
Elektrikli ışıklarımız, elektrikli saatlerimiz var.
Mikrofonlarımız, hesap makinelerimiz,
televizyonlarımız, videokaset kaydedicilerimiz (VCR, videocassette recorder),
radyolarımız, bilgisayarlarımız var.
Işığın kendisi,bir elektromanyetik olgudur; radyo
dalgaları da öyle
Mavi gökyüzündeki gökkuşağının renkleri elektrik nedeniyle
oradadır.
Ve bu derste size bunu öğreteceğim.
Arabalar, uçaklar, trenler sadece elektrikten dolayı
çalışabilir.
Atlar elektriğe ihtiyaç duyar, çünkü kas kasılmaları
elektrik gerektirir.
Sinir sisteminiz elektrikle yönetilir.
Atomlar, moleküller, tüm kimyasal tepkimeler elektrik
sayesinde oluşur.
Elektrik olmadan göremezsiniz.
Kalbiniz elektrik olmadan atmaz.
Ve hatta elektrik olmadan düşünemezsiniz, gerçi, bazılarınızın
elektrikle problemi olabileceğini fark ettim.
Modern atom resmi şöyledir: Ortada atomun boyutuna
kıyasla çok küçük olan bir çekirdek.
Çekirdek pozitif yüklü protonlara ve yüksüz olan
nötronlara sahiptir.
Protonun kütlesi yaklaşık olarak nötronun kütlesiyle
aynıdır ve
yaklaşık altı nokta yedi çarpı on üzeri eksi yirmi
yedi kg’dır.
Hayır, bir nokta yedi.
Pozitif yükler, nükleonlarla, nötronlarla buradadır ve
onun etrafında bir elektron bulutumuz var.
Ve eğer atom nötr ise, elektron sayısı proton sayısıyla
aynıdır.
Eğer atomun bir elektronunu çıkarırsanız pozitif bir
iyon elde edersiniz.
Eğer ona bir elektron eklerseniz negatif bir iyonunuz
olur.
Elektronun yükü protonun yüküyle aynıdır.
Bu nedenle nötr atomlar için onların sayıları da aynıdır.
Elektronun kütlesi protonun kütlesinden yaklaşık 1830
kez daha küçüktür.
Bu nedenle, elektron kütlesi çoğu durumda ihmal
edilebilecek kadar küçüktür.
Bir atomun neredeyse tüm kütlesi çekirdekte
toplanmıştır.
Eğer altı milyar atomu birbirine dokunacak şekilde sıralarsam,
dünyadaki insanların yaklaşık sayısı olduğu için altı milyarı alıyorum,
o zaman sadece 60 cm kadar bir uzunluk elde edersiniz.
Bu size atomların ne kadar küçük olduğuna dair bir
fikir verir.
Çekirdek yaklaşık 10-12 santimetre boyutundadır.
Ve atomun kendisi yaklaşık 10 bin kez daha büyüktür.
Elektron bulutu yaklaşık 10-8 santimetredir.
Ve eğer onların 6 milyarını dizerseniz sadece bu kadar
bir uzunluk elde edersiniz.
M.Ö. 600’de bile, kehribarı ovduğunuzda kuru yaprak
parçalarını çekebildiği biliniyordu. Ve kehribar kelimesi Yunanca elektron demektir.
Bu da elektriğin ismini nereden aldığını gösterir.
16. yüzyılda bunu yapmak için bilinen birçok madde vardı.
Örneğin cam ve kükürt.
Ve bu biliniyordu, yazılıyordu. Kadınlar, partilerde
sıkıldıkları zaman, kehribar takılarını ovalar ve sonra kurbağalara
dokunurlardı. O zaman umutsuz atlayışlar başlar, insanlar da böylece eğlenirlerdi. Aslında ne kehribarda ne
olduğunu, ne de kurbağalarda ne olduğunu anlamıyorlardı.
On sekizinci yüzyılda iki tür elektrik olduğu keşfedildi.
Biri camı ovaladığınızda diğeri kauçuk veya kehribarı ovaladığınızda
ortaya çıkar.
Birine A ve diğerine B diyelim.
A’nın A’yı ve B’nin B’yi ittiği, fakat A’nın B’yi
çektiği biliniyordu.
Ve hiç elektron ve proton bilgisi olmadan, elektrik
sıvısı, elektrik ateşi dediği şey ile tüm maddelere nüfuz edilebileceği fikrini
ortaya atan Benjamin Franklin’di.
Ve Franklin, eğer çok fazla ateşlenirseniz pozitif yükleneceğinizi
ve eğer ateşiniz yeterli değilse o zaman negatif yükleneceğinizi ifade etmişti.
O, bir işaret anlaşması sunmuş ve camı ovalarsanız bu
aşırı ateştir ve bu nedenle onun pozitif
olarak adlandırılmasına karar vermişti.
% 50 şansımızın olduğu bu seçimin neden son derece
talihsiz olduğunu daha sonraki derslerimizde göreceksiniz, ama bununla yaşamak
zorundayız.
Bu yüzden Benjamin Franklin’e göre, eğer siz bu sıvıyı
alıp bir maddeden diğerine geçirirseniz, o zaman, bu aşırı pozitif yüklü olur,
fakat otomatikman bunun bir sonucu olarak sıvıyı aldığınız da negatif yüklü
olur.
Ve bu yüzden yükün korunumu arkasında yatan tüm fikir
budur.
Yükü oluşturamazsınız.
Eğer pozitif yük oluşturursanız, o zaman otomatikman
negatif yük de oluşturmuş olursunuz.
Artı ve artı birbirini iter.
Eksi ve eksi birbirini iter.
Ve artı ve eksi birbirini çeker.
Ve deneyler yapan Benjamin Franklin ayrıca, ne kadar
fazla ateşe sahip olursanız, kuvvetlerin de o kadar güçlü olacağının farkına
varmıştı.
Bu cisimler birbirlerine ne kadar yakınsa kuvvetler o
kadar güçlü olur.
Ve Franklin, bu sıvıyı veya ateşi ileten bazı maddeler
olduğunun farkına varmıştı. Böyle maddeler iletken olarak adlandırılır.
Bir cam çubuğum varsa, - buradaki gibi ve onu ovalarsam,
tartıştığımız pozitif yükle yüklenir.
İşte buradaki çubuğu bir ipek parçasına sürttüğümde, o
pozitif yüklenecektir.
Şimdi bir cismi bu çubuğa yaklaştırdığımda ne olur? Cismi
bir iletken olarak almakla başlayacağım.
Ve bir iletken seçmemin sebebi iletkenlerin, atomlara
bağlı olmayan fakat iletken içinde serbestçe hareket edebilen bir miktar
elektrona sahip olmalarıdır.
Bu metallerin ya da bir iletkenin karakteristiğidir.
Yalıtkanlarla ilgili bir durum değildir.
Yalıtkanlarda tüm elektronlar bireysel atomlara bağlanmıştır.
Böylece burada, etrafta serbestçe dolaşabilen belli
bir elektron kesrine sahibiz.
Bu pozitif yükler tarafından çekilmek istenen
elektronlara ne olacak.
Artı ve eksi birbirini çeker.
Ve böylece serbestçe hareket
edebilen elektronların bir kısmı bu yönde hareket edebilir ve böylece geride artı
yükler kalır.
Bu olaya indükleme deriz.
Bir tür polarizasyon elde edersiniz.
Bir yük ayrılması elde edersiniz.
Çok küçük bir etkidir, belki 10 -13
elektrondan sadece biri buraya gelecek, fakat hepsi bu.
Böylece bir kutuplanma elde ederiz ve sağ tarafta sol
taraftakinden biraz daha fazla negatif yük elde ederiz.
Böylece ne olacak? Bu ikisi arasındaki çekme, bu ikisi
arasındaki itme kuvvetinden daha güçlü olacaktır. Çünkü bu mesafe daha küçüktür
ve Franklin zaten mesafe ne kadar küçük olursa kuvvetin o kadar güçlü olacağını
ifade etmişti.
Ne olacak? Bu nesne hareket etmekte serbest ise, bu
çubuğa doğru gidecektir.
Ve bu, görmenizi istediğim ilk şeydir.
Burada bir iletken balonumuz var, helyum-dolu balon.
Ve ben ipekle bu çubuğu ovalayacağım.
Ve ben balona yaklaştıkça balonun çubuğa doğru
geldiğini göreceksiniz.
Şimdi bu çubuğu balona birkaç kez sürtmeyi
deneyeceğim.
Bu belki biraz zaman alacaktır, çünkü çubuğun kendisi
çok iyi bir yalıtkandır.
İkisi arasında yük alışverişi yapmak o kadar kolay
değildir.
Ama yeterince uzun süre yaparsam, kesinlikle balonu
pozitif yükleyebilirim.
O zaman her ikisi de pozitif olur.
Ve sonra onlar birbirlerini iteceklerdir.
Ama ilk olarak, indükleme kısmını yapayım; onun
sayesinde balonun cam çubuğa yaklaştığını göreceksiniz.
Bu deneyler kışın kuru havalarda daha iyi sonuç verirler.
Nemli havalarda o kadar iyi sonuç vermezler, bu yüzden
bu dersi öğrenmek için en iyi mevsim kıştır.
Tamam şimdi bu pozitif yüklenmiş olmalı, oraya gidelim.
Ve balon cama doğru gelme eğiliminde..
Bunu görüyor musunuz?
Çok açık.
Haydi bebeğim.
Tamam.
Şimdi de bu balonu biraz yüklemeyi deneyeceğim,
balondan cama giden bir elektron değişimi söz konusudur.
Ve camın kendisi bir iletken değildir. Bu yüzden yük
alışverişi elde etmek her zaman o kadar kolay olmaz.
Tamam, şimdi cam çubuk gibi pozitif yüklü bir balon elde
etmede başarılı olup olmadığımıza bakalım.
Durum öyle ise, o zaman balon beni beğenmeyecek.
Balon şimdi itici olacaktır.
Bunu çok net görüyorsunuz.
Şimdi size aslında iki farklı tür elektrik olduğunu göstereceğim.
Şimdi bunu kedi kürküne sürteceğim, bunu geleneksel
olarak kedi kürküyle yapıyoruz, cam için geleneksel olarak niçin ipek
kullandığımızı bilmiyorum.
Öyleyse şimdi bunu kedi kürküyle yaparsak o zaman bu
negatif yüklenmiş olur.
İki tür elektrik olduğunu hatırlayın.
Balon pozitif yüklü olduğu için şimdi bana doğru
gelecek.
İşte böyle. Şimdi bana geliyor.
Böylece şimdi iki farklı tür elektriğin var olduğunu
ilk kez açıkça gördünüz.
Franklin, cam çubuk üzerindeki yükü pozitif ve lastik
üzerindeki yükü negatif olarak seçmiştir.
Böylece yalıtkan bir balonu bir cam çubuğa
yaklaştırdığımda, serbest elektronları olmadığından, balonun cam çubuğa
yaklaşmayacağını düşünebilirsiniz.
Bu elektronlar serbestçe hareket edemez ve bu yüzden
bu kutuplanmayı elde edemezsiniz. Bu indüklemeyi elde edemezsiniz.
Fakat durum böyle değil.
Ve bu aslında oldukça incelikli bir durumdur. Şimdi meseleye
atomik boyutta bakmalısınız.
Buradaki gibi, bir atomu ele alırsam, burada pozitif
yük ve bu pozitif çekirdek etrafındaki bir elektronlardan oluşmuş bir
bulut var.
Bir cam çubuğu bunun yakınına getirirsem, o zaman
atomlara tutunmuş olan bu elektronlar iletkenlerdeki gibi serbestçe hareket edemezler.
Ancak onlar cam çubuktan dolayı bir çekim hissedeceklerinden, cam çubuk
tarafında biraz daha fazla zaman harcayacaklardır, oysaki çekirdek cam çubuktan
uzağa gitmek ister.
Bu yüzden göreceğiniz şey şudur:.
Küresel bir atomla başlarsam, varsayalım bu küresel bir atom veya molekül
olsun. O zaman bunun gibi bir şekil elde edeceksiniz. Elektronlar burada
buradakinden biraz daha fazla zaman harcayacaklar. Bu aslında atomun polarize olduğu anlamına gelir.
Elektronlar atomun bu tarafında bu tarafından daha
fazla zaman harcıyorlarsa, indükleme kavramını oluşturmuş olurum ve bu yüzden
bu tarafın bu taraftan daha negatif olmasını beklerim.
Bir yansıyla hoş bir biçimde size artı ve eksi
işaretlerimin olduğunu ve bu artı ve eksi işaretlerimin eşit sayıda olduğunu
gösterebilirim.
Bu yüzden onlar nötr atomları
temsil ederler.
Orada onları görüyorsunuz.
Biraz kirli ama biraz temizlersem belki görebilirsiniz.
Tamam.
İşte başlıyoruz.
Artı ve eksilerin eşit miktarda olduğuna dikkat edin, artı
ve eksileri nötr bir atom gibi göz önüne alın.
Yalnızca bir temsil.
Şimdi pozitif yüklü bir cam çubuğu bu tarafta
tutuyorum.
Ve böylece her bir atomun elektronları biraz bu tarafa
gitmek ister ve çekirdek arkada kalır.
Her bir atom böyle yaparsa, ne olacak.?
Şimdi neyle baş başa kalacağınıza dikkat edin.
Maddenin ortasında artı ve eksiler tekrar birbirini yok
ederler.
Fakat sağ tarafta negatif yüklü bir tabaka ve sol
tarafta pozitif yüklü bir tabaka oluşturursunuz.
Ve böyle bir yolla tekrar indüklemeye sahip olursunuz.
Böylece yalıtkan cisimlerde bile bu taraf negatife
dönüşecek ve bu taraf da pozitife; bu
nedenle bir cam çubukla yalıtkan bir balona yaklaşırsam balonun da bana doğru
geldiğini göreceğim.
Ve bunu size kolayca gösterebilirim.
Cam ya da kauçuk seçmem hiç fark etmez. İkisiyle
de bunu yapabilirim.
Yalıtkan balonlar her zaman olası bir probleme
sahiptir.
Olası sorun, metal balonların kendilerini
yükleyebildikleri gibi, yalıtkan balonların da kendilerini yükleyebilir
olmalarıdır.
Ancak metal balona dokunursam, yükler derhal benim üzerimden
toprağa akacaktır.
Bunu daha sonra anlayacağız. Çünkü bu bir iletkendir.
Elektrik sıvısının bir yalıtkanla değil, bir metalle
iletildiğini hatırlayın.
Yani bununla bu iş daha zor olacak.
Onu öpsem ve yüzüme dokundursam bile, tüm yükü alıp götürebileceğim
belli olmaz.
Aslında bunu yaparak, onu daha kötü bile yapabilirim.
Çok yüklenmediğini ümit edelim ve ona bu cam çubuğu
yaklaştıralım; ve onun çubuğa doğru geldiğine bakalım sizi inandırabilir miyim,
görelim. Serbest elektronlar nedeniyle değil, fakat şu süreç nedeniyle. Oh,
oohh. Evet...
Kauçukla da aynı şey olmalı,-- umarım. Negatif olarak
yüklenseydi, öteye giderdi, uzaklaşırdı. Öteye gidiyor, öyleyse anlıyoruz ki
negatif yüklenmiş
Ona dokunarak, aslında herhalde onu yükledim, bu
konuda yapabileceğim çok fazla bir şey yok.
Yükleri uzaklaştırmak çok zor.
Zaten şüphem vardı, camla ona yaklaştığımda cama yaklaşmaya
çok istekliydi.
Hala negatif yüklü. İşte böyle olur.
Gösteri başarısız olduğu için değil, bu balonun yüklü
olmasından ve yükü bırakmak istememesinden; çünkü o bir yalıtkan.
Sürtünme elektrik yüküne neden olabilir ve bu aslında
balona dokunduğum ve onu boşaltmayı denediğim zaman olan şeydi.
Sürtünme yoluyla belki de onu yüklemişimdir..
Hepinizin bildiği şu parti balonlarını alır ve
gömleğinize, pantolonunuza sürtersem elime yapışacaklardır. Üzerlerinde yükleri
bulunmaktadır.
Pozitif veya negatif olup olmadıklarını bilmiyorum,
hatırlamıyorum bile.
Önemli değil.
Onları elime yaklaştırdığım zaman, elim iyi bir
iletken değildir ama indükleme elde edersiniz. Bu kavramı biraz önce tartışmıştık.
Böylece ikisi birbirini çeker.
Pozitif ve negatif taraflar birbirini çekerler.
Ve onları tavana yapıştırabilirsiniz.
Veya tahtaya yapıştırabilirsiniz.
Bu şekilde odanızı dekore edebilirsiniz.
Çok güzel, değil mi?
Tüm bunları şimdi bu dersten ötürü yapabiliyorsunuz.
Evet, bu ağır balonlarla biraz daha zor olabilir.
Ayrıca pamuklu giyiyorum.
Naylon veya polyester giyiyorsanız çok daha iyi olur.
Onunla çok daha kolay olur. Oh bu
iyi, güzel.
Sanırım bir de maviye ihtiyacımız var. İşte bu da tamam.
Böylece elektriğe neden olan sürtünmeyi görüyorsunuz.
Bir cisim üzerinde yük oluşturmak için, camı ipeğe ve
kauçuğu kedi kürküne sürtmenizin sebebi tabii ki budur.
Tabii ki camı pozitif yüklerseniz, ipeğiniz otomatik olarak
negatif yüklenecektir.
Kuru havada saçınızı taradığınızda, bazı çatırtı
sesleri duyduğunuzu fark etmiş olabilirsiniz. Çatırtı sesleri kıvılcım anlamına
gelir.
Bu derste kıvılcımlarla ilgili her şeyi öğreneceksiniz,
ama bugün değil.
Ama çok sessiz olursanız işitebilirsiniz. Ve siz bunu
yaparken tarağı yüklersiniz.
Çatırtıyı duyabiliyorum. İlginç. Tarak şimdi yüklenmiş
oldu.
Muhtemelen ben de yüklendim; ve işte geliyor! Bakın.
Camdaki kadar iyi değil, ama aynı düşünce.
Bunu yurtta karanlıkta yaparsanız, aynanın önünde; şaşırtıcı
bir deneyimdir...
Sizin için onu yaptığımdan dolayı mutluyum, fakat size
pamuklu giydiğimi söyledim ve pamuklu giysiyle bu o kadar iyi olmaz.
Aslında onu bir naylon gömlekle yapmalısınız.
Ve naylon gömleği çıkardığınızda sadece çatırtı duymazsınız,
ayrıca bu küçücük, ufacık kıvılcımların parıltısını da görürsünüz.
Aslında bir ampul gibi olursunuz. Bu kaçırmamanız
gereken bir deneyimdir.
Bu hafta sonu denemenizi öneririm.
Bunu bir arkadaşınızla yapın; bu daha da eğlenceli
olur!
Belki şunların
hepsini hatırlarsınız: Gün boyu normal işlerinizi yapıyorsunuz, etrafta
yürüyorsunuz, odalarda halılar var, sonra odadan çıkmak istiyorsunuz, kapı
koluna dokunuyorsunuz ve şiddetle çarpılıyorsunuz.
Uçup giden bir kıvılcım. O elektriktir.
Birine dokunduğunuz zaman bile çoğu zaman, bu
çarpılmayı, bu şoku hissedersiniz.
Yemek pişirdiğiniz zaman rulo halinde streç filimler
alırsınız. Bu lanet şeyler açılmak istemezler, çünkü siz onu sararken sürtünme olmuştur
ve o yüklenmiştir ve çoğu zaman buruşur ve çok kötü olur, onu tutmak çok
zordur.
Siz hepiniz bunu denemişsinizdir.
Çikolata kutuları etrafındaki şeffaf ambalaj
kağıtlarında da aynı şey olur.
Onu çıkarırken ister istemez sürtünmeyle onu yüklersiniz.
Şimdi bir deney yapmak istiyorum ve bir gönüllüye
ihtiyacım var.
Aslında tercihen tamamen pamuklu giymeyen bir öğrenciye
ihtiyacım var, ama zannedersem Simon senin harika bir naylon parkan var.
Bilim uğruna biraz fedakârlık yapmaya gönüllü isen
buraya gel ve buraya otur.
Rahat ol. Ayaklarının yerden yukarda olduğundan emin
ol. Tamam.
Peki Simon şimdi ne yapacağım, kedi kürküyle Seni
döveceğim.
Ve kedi kürküyle sana vururken yükleneceksin ve bu
deneye maruz kalan tek kişinin sen olmanı istemediğim için, ben de yalıtılmış
bir tabure üzerinde duracağım. Böylece örneğin sen pozitif yüklenirsen, onun
pozitif ya da negatif olup olmadığını bilmiyorum, ben de diğer türden yük
edinirim.
Yani yükü paylaşırız.
Ben sana vurdukça, daha çok yükleneceksin ve ben de
daha çok yükleneceğim ve sonra her ikimizin de yüklenmiş olduğumuza sınıfı ikna
etmek zorunda kalacağız.
Umarım oldukça inandırıcı bir şekilde bunu yapacağız.
İzin verirsen sana biraz vurmaya başlayacağım.
Kendini evinde hissetmen için, birimizi daha iyi
tanımamız için.. Tamam.
Şimdi tabii ki size bahsettiğim gibi bu deneyler kuru
havada iyi sonuç verir, fakat bak, sen çok fazla terliysen o zaman işe yaramaz.
Hazır mısın?
Burada elimde bir neon flaş tüp var.
Ve henüz voltajın ne olduğunu bilmesek de, çünkü onu
bu derste öğreneceğiz, bununla iyi bir patlama yani flaş elde etmek için yaklaşık
birkaç bin voltaja ihtiyacınız var.
Ve böylece göreceğiz, burayı birazdan karanlık
yapacağız ve bir elimle neon deşarj tüpünün bir ucunu tutacağım ve sonra Simon onun
diğer tarafına dokunacak.
Başarılı olursak, o zaman biraz ışık görebilirsiniz.
Simon ilk önce bana bak, henüz ona dokunma. Çünkü onu
tamamen karanlıkta yapacağız.
Nerede olduğunu biliyorsun, orada, tamam, Marcos
ortamı karart.
Ona dokun. Ona dokun.
Tamam, tekrar dene, tekrar dokun. Tamam. Teşekkür
ederim.
Işığı açabilir miyiz? Çok teşekkür ederim.
Aynı yükler birbirini iter.
Bunu göstermiştim, balonlu gösteriyle.
Burada Van de Graaff denilen bir aletimiz var.
Onu icat eden Profesör Van de Graaff’a izafeten bu adı
aldı. O bir MIT profesörüydü.
Ve şu anda ayrıntısını tartışmayacağım bu aleti
sonraki derslerimizde anlatacağım.
Daha sonra size onun hakkında her şeyi anlatacağım.
Bu aleti süper bir kehribar çubuk gibi düşünün.
Henüz voltajın ne olduğunu bilmememize rağmen, Simon ve
benim aramdaki yirmi bin volttan biraz önce bahsettim, bu alette birkaç yüz bin
volt mertebesinde düşünmelisiniz. Bu yüzden bu alet tehlikesiz değildir.
Ama bu tabii ki onunla çalışmayı daha heyecanlı hale
getirir.
Bu süper bir kehribar çubuktur. Ve şimdi yapacağımız
şey üzerine biraz konfeti koymaktır. Van de Graaffı çalıştırdığımız zaman
konfetiler önce yüklü içi boş iletken küreye çekilecek, zaten onun üzerindeler
ve bir miktar yük topladığında dışarı savrulacaklar; çünkü itileceklerdir.
O halde burada biraz ışık olsun, bu onu biraz daha iyi
görmeyi sağlayacaktır.
Üstüne biraz bundan koyalım. Sadece sıradan konfeti. kâğıt
parçaları.
Peki, şimdi nasıl başlatıldığını hatırlamam gerekiyor.
Eylemin çoğu şimdiden oluştu.
Üzerine biraz daha koyacağım.
Kıvılcımları görürseniz endişelenmeyin. Şimdilik
Üzerine biraz daha koyalım.
İkinci ders için hiçbir şey kalmadı.
(Biraz daha karanlık hale getir.
Oh, çok karanlık oldu. Tamam.
Bir kere daha deneyeceğim. Ona biraz enerji ver. Üstteki
konfetilere bakın.
Ve bunun oldukça inandırıcı olduğunu düşünüyorum.
Konfetinin birazı orada kalacak. Bu onların iyi
iletken olmamasındandır. O önce Van de Graaffın yükünü soğurur ve bunu
yapamazsa etrafa saçılmaz.
Tamam.
Öyleyse şimdi ilk kez biraz daha nicel olarak
deneyelim.
İki yük alayım; genellikle yük için Q sembolünü
kullanıyoruz
Yani burada q1 yükümüz var.
Ve burada q2 yükümüz
Ve aralarındaki uzaklık r olsun.
q1 den q2 yönündeki birim
vektöre, r şapka 1-2 diyelim.
Şapka birim vektörü temsil eder.
Bu yükler özdeş ve her ikisi eksi veya her ikisi artı
ise, o zaman birbirlerini itecekler ve böylece burada F12 ile
göstereceğim bir F kuvveti oluşacaktır.
O q1’in q2 üzerine etkidiği
kuvvettir. Tepki, etki kuvvetinin negatif işaretlisine eşit olduğu için,
büyüklük olarak aynı fakat yüz seksen derece zıt yöndedir.
Coulomb, 18. yüzyılda bu konuda araştırmalar yapan bir
Fransız fizikçisiydi.
Coulomb şu ilişkiyi bulmuştu: kuvvet, iki yükün
çarpımıyla doğru orantılıdır.
Yani q1 çarpı q2, çarpı günümüzde
Coulomb sabiti dediğimiz bir sabit, K, bölü bu yükler arasındaki uzaklığın
karesi.
Ve bu kuvvet, q1’den q2’ye giden
birim vektör yönündedir.
Bu, q1’in q2 üzerine etkidiği
kuvvettir.
Ve bu denklemin işarete duyarlı olduğuna dikkat edin.
Çünkü q1 ve q2 her ikisi de
negatif ise, kuvvet bu yöndedir ve eğer onların her ikisi de pozitif ise yine bu
yöndedir.
Ancak biri pozitif ve biri negatif ise, bu yönde eksi
elde edersiniz; böylece bu kuvvet ters döner ve açıktır ki bu kuvvet de o zaman
ters dönecektir.
Bu derste SI birimlerinde (Uluslararası Birim
Sisteminde) yük birimi için, bu büyük insana izafeten, Coulomb birimini kullanacağız.
Bir Coulomb’luk yük korkunç büyüklükte bir yük
miktarıdır.
Dahası, bu kadarını yaşamınızda asla göremezsiniz.
Genellikle mikrocoulomblarla, bazen ondan bile daha az
miktarlarla çalışırız.
Bir protonun yükü tam olarak bir elektronun yüküyle aynıdır
ve yaklaşık olarak bir nokta altı on üzeri eksi on dokuz Coulomb’dur.
Böylece bir Coulomb, altı çarpı on üzeri on sekiz
proton, veya yük negatif ise elektron, gibi bir şeydir.
Bu K sabiti SI birimlerinde dokuz çarpı on üzeri
dokuzdur.
Ve birimini bulabilirsiniz. Çünkü biliyorsunuz ki bu
Newton, bu Coulomb kare ve bu da metrekaredir.
Böylece birimi, Newton metre kare bölü Coulomb karedir.
Fakat bu çok önemli değildir.
Şimdiye kadar hiç kimse onu bu şekilde ele almamıştır.
Tarihsel nedenlerden dolayı o bazen sizin için bir
sıkıntı oluşturabilir. K için bir bölü dört pi epsilon sıfır yazarız.
Bununla ilgili hiçbir büyü yok. Bu sihirli bir şey değil. Bu sadece bir
tarihsel neden.
Ve böylece bir bölü dört pi epsilon sıfır, dokuz çarpı
on üzeri dokuzdur.
Önemli olan budur.
Bu epsilon sıfır, serbest uzayın elektriksel
geçirgenliği adını alır.
Fakat onu unutabilirsiniz. İsmin önemi yoktur.
Burada kütle çekimi ile açık bir benzerlik olduğuna
dikkat ediniz.
Newton’un kütle çekimi kanununda kuvvet, her zaman çekici
olmuştur, hiçbir zaman itici değildir; iki kütlenin çarpımıdır ve sonra burada
bir yerçekimi sabitiniz vardır ve tekrar uzaklığın karesi.
Böylece ikisi arasında çok büyük bir benzerlik vardır.
Kütle çekimi ve elektrik arasında işleyiş bakımından
büyük bir güzellik vardır.
Eğer üçüncü bir yük eklersem, mesela buraya, q3
yükünü koyarsam ve sonra q2 üzerine etkiyen kuvvetin ne olduğunu
öğrenmek istersem, o zaman 8.01 Klasik mekanik dersinde birçok kez
kullandığımız üst üste gelme ilkesini kullanırım ve iki numara üzerindeki net
kuvvetin birinciden ve üçüncüden kaynaklı kuvvetler olduğunu söyleyebilirim.
Eğer üç numara, eğer bu pozitif ise ve bu pozitif ve
bu da negatif ise, bu kuvvetin bu yönde olması beklenir, F üç-iki ve sonra iki numara
üzerindeki net kuvvet bu ikisinin vektörel toplamıdır.
Bu üst üste gelme ilkesinin işlediğini açıkça gösterir
mi?
Kesinlikle hayır. O kadar da açık değil.
Buna inanmalı mıyız? Evet inanmalıyız.
Neden buna inanmalıyız?
Çünkü yaptığımız tüm deneylerle uyuşmaktadır.
Fakat çok güçlü olan üst üste gelme ilkesi gerçekte doğal
bir sonuç değildir.
Fakat işlemektedir.
Onu her zaman kullanabiliriz. Ve kullanacağız.
Mekanik dersi ile elektromanyetizma dersini
karşılaştırırsanız, bu elektrik ile kütle çekimini karşılaştırmak demektir, elektrik
kuvvetlerinin kütle çekimi kuvvetlerinden çok daha güçlü olduğunu görürsünüz.
Ve bunu size göstermemin en iyi yolu, aralarında d
uzaklığı bulunan iki proton almaktır.
Bir proton burada, bir proton şurada ve birbirlerinden
d kadar ayrılmışlar. Onlar birbirlerini
iterler. Ve birbirlerini itme kuvvetinin hesaplanması elbette oldukça kolaydır.
Coulomb kanununu biliyoruz; Coulomb’a izafeten böyle adlandırılmıştı.
Ve böylece kuvvet, onların birbirlerini ittikleri elektrik
kuvvetidir. Bu, kuvvetin büyüklüğüdür. Protonun yükü, bir nokta altı çarpı on
üzeri eksi on dokuz; ancak karesini almalıyım.
Coulomb sabiti ile çarpmalıyım, ki bu da dokuz çarpı
on üzeri dokuzdur ve bunu d’nin karesine bölmeliyim.
Bu elektrik kuvvetidir.
Eğer onların birbirlerini çektiği yerçekimi kuvvetini bilmek
istiyorsam, yani birbirlerini çektikleri kuvvet; buradakiler itici kuvvetlerdi.
Ancak burada sadece büyüklüğünü istiyorum; o zaman protonun kütlesini
almalıyım. O, bir nokta yedi çarpı on üzeri yirmi yedidir.
Bunun karesini almalıyım.
M1 çarpı M2 çarpı kütle çekim sabiti olduğunu
hatırlayınız.
SI birimlerinde kütle çekim sabitinin değeri altı nokta
yedi çarpı on üzeri eksi on birdir ve bunu d’nin karesine bölerim.
Eğer şimdi elektrik kuvveti ile yerçekimi kuvvetini
karşılaştırırsam, birini diğerine bölerim, d’lerin yok olduğuna dikkat edin. Her
ikisinin paydasında d’nin karesi var.
Ve bu oranın kabaca on üzeri otuz altı olduğunu kolaylıkla
gösterebilirsiniz.
Böylece elektrik kuvveti, kütle çekiminden on üzeri
otuz altı mertebesinde daha güçlüdür.
Bu belki size 8.02 Elektrik ve manyetizma dersine biraz
daha fazla saygı duymayı öğretir.
Eğer protonlar üzerine etkiyen kuvvetler sadece bunlar
ise ve onları, boyutu sadece on üzeri eksi 12 santimetre olan çekirdeğe
götürürseniz, o zaman protonun kazanacağı ivme, elektrik kuvvetinin protonun
kütlesine bölümüdür.
F eşittir M çarpı A. Mekaniğin temeli
Ve d, on üzeri eksi 12 santimetre olduğunda, ki bu on
üzeri eksi on dört metredir, elektrik kuvvetini alır ve bu oranı hesaplarsanız,
onun dünyadaki yerçekimi ivmesinden büyüklük olarak yirmi altı mertebe daha şiddetli
olduğunu bulursunuz.
On üzeri yirmi altı kez daha büyük ve itici.
Bu durumda, çekirdekleri, hangi gücün bir arada tuttuğunu
tabii ki merak edersiniz. Protonlar üzerinde böylesine devasa bir kuvvet varken.
Evet, onları bir arada tutan şey, tam olarak
anlayamadığımız nükleer kuvvetlerdir. Çok şükür, nükleer kuvvetler elektrik ve
manyetizmanın konusu değil. Dolayısıyla onu şimdilik kendi başına bırakalım.
Peki, dünyamızı bir arada tutan ne?
Aslında nükleer boyutlarda, yani on üzeri eksi on iki
santimetrede, çok önem kazanan nükleer kuvvetlerdir.
Atomik boyutlardan binlerce kilometreye kadar ölçeklerde,
dünyamızı bir arada tutan elektriksel kuvvetlerdir.
Fakat çok daha büyük ölçeklerde, gezegenler, yıldızlar
ve galaksilerde, evrenimizi bir arada tutan şey yerçekimidir.
Ve şimdi şunu sorabilirsiniz: “ Ama bu çok tutarsız, eğer
yerçekimi ile elektrik kuvvetini karşılaştırıyorsanız d’lerin birbirini yok
edeceğini”, bize siz söylememiş miydiniz?
Evet, ancak, birçok cisim nötrdür veya nötre çok
yakındır; ve böylece eğer dünyayı ele alırsanız, bir bütün olarak yeryüzünün 10
Coulomb’dan daha fazla yüke sahip olması olanaksızdır.
Bu bile muhtemelen abartılıdır.
Eğer yeryüzünü ve Ay’ı ele alır
ve her ikisine de 10 Coulomb’luk yük koyarsam, burası yeryüzü ve burası Ay, ; ve
buraya keyfi olarak sadece 10 Coulomb ve buraya eksi 10 Coulomb koyuyorum; böylece
bunlar birbirlerini çekeceklerdir; fakat verilen mesafe için bu neredeyse
hiçbir şeydir. Kuvvet ihmal edilebilecek kadar küçüktür.
Fakat elbette ki
kütleleriyle orantılı yerçekimi kuvveti kazanır ve bu özel durumda yeryüzünü ve
ay’ı alırsanız, çekim kuvveti on üzeri yirmi beş mertebesinde elektrik
kuvvetini yener.
Yakın çevremiz elektrik
kuvvetleri tarafından sarılmış olduğu halde, buna kendi vücudumuz da dâhil, büyük
boyutlarda evrenin davranışı yerçekimi ile yönetilir.
Yükü nicel olarak ölçmek
için çeşitli araçlar kullanabiliriz ve bu araçlardan birisi gelecek derslerde sıkça
kullanacağımız elektroskoptur.
Bu çok basit bir alettir. Genel
olarak bu iletken bir çubuktur.
Alüminyum, metal olabilir ve
uçlarında iki ince levha, iki parça alüminyum yaprak vardır. Ve burada çoğunlukla
bir topuz olur.
Ve eğer buraya yüklü bir
cisimle dokunursam, o zaman bu elektriği iletebilir, bu Benjamin Franklin’in tanımladığı
gibi ateşi iletebilir.
Pozitif yüklü bir cisimle
dokunursam, o zaman bu cisim pozitif yüklenecektir.
Negatif yüklü bir cisimle
dokunursam, negatif yüklü olacaktır.
Ve şimdi burada bu iki çok hafif
alüminyum parçanın birbirini iteceğini görürsünüz.
Ve aralarında bir açı
olacağını göreceksiniz ve yükü ne kadar artırırsanız açı o kadar büyük
olacaktır.
Bu bize bazı nicel ölçümler yapmanın
yolunu verir.
Çok farklı olmayan başka elektroskoplar
da vardır.
Burada bir merkezi çubuk ve
burada asılı bir yaprağı olabilir ve bunu bir kere yüklediğinizde bu yaprak
dışarı gidecektir ve eğer yük fazla ise daha fazla açılacaktır.
Şu anda burada bir
elektroskopum yok. Fakat kendimi yükleyip ellerimde bu gelin tellerini tutarsam,
bir şekilde kendimi yeterince yüklediğimde, bu tellerin ayrıştığını size göstermek
istiyorum.
Belli bir miktar yük almanız
gerçeğini takip eden bir fikir, benden ister negatif yük ister pozitif yükle
yüklenmiş olsun bu fark etmez, bu teller ayrışacaktır.
Ve elbette ki bunu yapmamın
en iyi yolu Van de Graaff ile kendimi yüklemektir.
Daha önce de söylediğim gibi,
bu tür deneyler tamamen risksiz değildir.
Ve böylece elbette ki her
zaman benim bu gösteriden kurtulamama olasılığım vardır.
Ancak endişelenmeyin, çünkü
bu durumda bu dersi, herhalde bu gösteriyi tekrar yapmaksızın, verecek bir
başkası çıkacaktır.
Böylece olabildiğince
dikkatli bakın, çünkü görebileceğiniz tek sefer olabilir.
Size Van de Graaff üzerinde güzel
bir ışık vereceğim.
Ve bu her zaman benim için korkunç
bir andır. Van de Graaff ile geçen uykusuz geceler.
Şimdi onu açayım mı, Marcos senin
veya sizin bunu açmak için cesaretiniz var mı?
Açabilir misiniz? Tamam, dur
hele Marcos, rahat olmak için çok yakın.
Hazır mısın? Endişeli misin?
Görüşürüz.
Ve tellere bakın ve bana
bakmamayı deneyin lütfen.
Devam edin. Şimdi bir canlı elektroskopum.
Eğer bugün hava bizimle işbirliği
yapsaydı ve uzun saçlarım olsaydı, saçlarımın bir elektroskop gibi davranmaya
başladığını görebilirdiniz.
Aslında bunu da
deneyebiliriz.
Niçin onu atmıyorsun?
Çalışıyor mu?
Evet, bu hafta sonu aynanın
karşısında naylon gömleğinizi çıkardığınızdan emin olun ve eğlenin, evdeki
deneyinizden zevk alın.
Ama bunu asla denemeyin.
Gelecek derste görüşürüz.