http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002
Lütfen aşağıdaki
alıntı biçimini kullanınız:
Lewin, Walter, 8.02
Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002 (Massachusetts Institute of Technology:
MIT OpenCourseWare). http://ocw.mit.edu (accessed MM DD, YYYY). License: Creative Commons
Attribution-Noncommercial-Share Alike.
Not: Alıntılarınızda
lütfen bu materyalin gerçek tarihini kullanınız.
Bu materyalin alıntı olarak
gösterilmesi veya kullanım koşullarımız hakkında daha
fazla bilgi için, http://ocw.mit.edu/terms web sitesini ziyaret
ediniz.
http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve Manyetizma, Bahar
2002
Transkript
– Ders 26 İlerleyen Dalgalar
Bugün,
dalgalar üzerine genel bir tartışmayla başlayacağız; bu, gelecek hafta
tartışacağımız elektromanyetik dalgalara bir giriş olacak.
Pratik
bir denklemle başlıyorum: Y eşittir ⅓ X.
Sizin
için bunu çiziyorum; burası Y’ dir ve burası X; bu ise başlangıçtan geçen düz
bir çizgidir: Y eşit ⅓ X.
Şimdi
bu doğrunun hareket etmesini istediğimi var sayın.
Bu
doğrunun 6 m/s’lik bir hızla, artı X yönünde hareket etmesini istiyorum.
Şimdi
tek yapacağım şey, bu denklemdeki X ‘i, X – 6t ile yer değiştirmektir.
Eksi
işaretine dikkat edin. Bu durumda, artı
X yönünde gideceğim.
Böylece
bu denklem, Y eşit 1 bölü 3 çarpı X- 6t’ye eşit olur.
t=1
olduğunda, ona bakın. t=0 olduğunda, zaten bu doğruya sahipsiniz.
t=1
de, şimdi Y eşit X - 2’ye sahipsiniz.
Bu
demektir ki, onu burada - 2 de kesecek ve orada + 6 da kesecek. İlk doğruya
paralel bir doğru. Bu doğru şimdi t = 1, bu doğru ise t = 0 ‘dır.
Ve
bu, 6 m/s’lik bir hızla bu yönde hareket etmiştir.
Böylece
bu bize şunu anlatıyor: Eğer bir şeyi daima artı X yönünde V hızı ile hareket
ettirmek istersek; tek yapacağımız, denklemimizdeki X ’i X – V t ile yer
değiştirmektir; yok eğer eksi X yönünde hareket ettirmek istersek, o zaman da X
‘i X+V t ile yer değiştiririz. Yapmamız gereken tam olarak budur.
Şimdi,
bunu gerçek bir dalga olan, şöyle bir şeyle değiştiriyorum.
Şimdi
Y eşit 2 çarpı sin3X ’e sahibim.
Bu
bir dalgadır. O hareket etmiyor; henüz etmiyor.
Böylece
X’in bir fonksiyonu olarak Y’nin grafiğini çizebilirim; bu grafik, bunun gibi
bir şey olur.
Bu
sıfırdır, böylece sinüs sıfır olduğunda, bu pi bölü 3’tür, ve bu 180 derecedir ve o gene
sıfırdır; bu 2pi bölü 3’tür, o tekrar sıfır olur.
Dalgaboyu
olarak adlandıracağımız lamda, bu durumda buradan burayadır, bu 2pi bölü 3’tür,
bu da buradan oraya gider.
Sık
sık karşılaşacağınız bir K sembolü tanımlayacağım; bunu dalga sayısı olarak adlandıracağız.
Bu K, basitçe, 2 pi bölü lamda olarak tanımlanır.
Buradaki
özel durumumuzda K = 3’tür. Burada K
budur.
Bu
sayıyı bilirseniz, dalga boyunun ne olduğunu derhal söyleyebilirsiniz.
Şimdi,
bu dalgayı hareket ettirmek istiyorum. İlerleyen bir dalgaya sahip olmak
istiyorum.
Onu
artı X yönünde 6 m/s hızla hareket ettirmek istiyorum.
Artık
reçete çok basittir: tek yapacağım, bu X ile X – 6t’yi yer değiştirmek.
Böylece,
Y eşittir 2 sin [3(X-6t)] bağıntısını
elde ederim.
Şimdi
bu eğriye, bu eşitliğe bakarsanız, ve onu t0 ‘dan biraz sonraki bir zamanda
çizerseniz -- bu henüz t0 --
onun gerçekten artı X yönünde hareket etmiş olduğunu görürsünüz.
O,
6 m/s’lik bir hızla hareket etmektedir.
Böylece
bu denklem, ona baktığınızda, salınımın tüm karakteristiklerini taşımaktadır.
Genliğe
sahiptir. Bu 2, genliktir. Bu – 2’dir, bu da genliktir.
Bu
bilgi, K, dalgaboyu üzerindeki bilgiyle uyuşur ve bu bilgi size hızın ne
olduğunu söyler.
Ve
bu eksi işareti, ki önemlidir, size onun eksi X yönünde değil de artı X yönünde
gitmekte olduğunu söyler.
İlerleyen
böyle bir dalga yapabilir miyiz?
Evet,
gerçekte bunu çok kolay bir şekilde yapabiliriz.
Burada
dönen bir tekerleğe sahip olduğumu varsayın -- omega açısal frekansı ile dönsün
ve bir R yarıçapına sahip olsun, ve burada sahip olduğum aynı genliği elde
edebilmek için onun büyüklüğüne 2 diyelim.
Ona
bir ip bağlıyorum ve ipi biraz geriyorum, öyle ki tekeri döndürdüğümde bir
dalga yaratabiliyorum. Evet, ip buraya bağlı; tekeri döndürdüğüm zaman, dalga belli
bir hızla, diyelim ki V hızıyla, ip üzerinde ilerleyecektir.
Böylece
ilerleyen bir dalga üretebilirim.
Bir
titreşim periyodu -- eğer siz ip üzerinde burada olsaydınız, yukarıya
giderdiniz, aşağıya giderdiniz, yukarıya giderdiniz, aşağıya giderdiniz, dalga
geçtiğinde, yapacağınız tamamıyla bu olurdu – evet, bir tam titreşimin periyodu,
açıkça, bu omega bölü 2 pi ’dir.
Ürettiğiniz
lamda dalgaboyu -- buradan buraya lamdadır --, şey, onun ilerleme hızını
bilirseniz ve büyük T saniye, bir titreşim, hareket etmiş olduğunu bilirseniz; bu,
bir lamda mesafesidir.
Böylece
bu, V çarpı büyük T’dir.
Fakat
bu, aynı zamanda V bölü F’dir; burada F, Hertz cinsinden frekanstır.
Ve
böylece F frekansı, hız bölü lamda olarak da verilir.
Böylece
bu denklemi biraz farklı bir yapıda yazabilirim: Y, eşit 2 çarpı sinüs, 3’ü içeriye geçirip argümanı 3X-18t olarak elde
ederim.
Bu
18, omegadır. Bu, omega t ’dir. Tüm
zaman bilgisi, buradadır.
Omega,
periyot T, her şey buranın içindedir.
Tüm
uzaysal bilgi ise burasıdır. Bu K’dır. Lamda hakkındaki bilgi burada.
Böylece
omegayı bilirsem, ve de K’yi bilirsem; bu durumda, hızı da bilirim; ki hız,
omega bölü K ‘dır.
Böylece
her şey bunun içindedir; omega bölü 3, bana 6 m\s ‘lik hızımı geri verir.
Dolayısıyla,
bir kez bu denkleme sahip oldunuz mu, size dalga hakkında her soruyu
sorabilirim ve siz de onu cevaplayabilmelisiniz.
Dalgaboyu,
frekans, hertz cinsinden, saniye başına
radyan cinsinden, hız, her şey.
“Bunları
bizimle niçin tartışıyorsunuz?” diye sorabilirsiniz. Gelecek hafta elektromanyetik
dalgaları ele alacağız. Elektromagnetik dalgalarda, lamdaları göreceksiniz,
omegaları göreceksiniz, büyük T ’leri göreceksiniz, frekansı göreceksiniz, K ’leri
göreceksiniz; velhasıl burada gördüğünüz her şeyi gelecek hafta göreceksiniz.
Bir
tek farkla; bu Y yerdeğiştirmesi, santimetre veya metre cinsinden olmayacak,
fakat o bir elektrik alanı olacak, ilerleyen bir elektrik alanı, volt bölü
metre.
Veya
ilerleyen bir manyetik alan, Tesla.
Bunun
dışında, tüm bu nicelikler tam olarak
aynı şekilde geri dönecek.
.
Şimdi
sizinle önce duran dalgayı tartışmak istiyorum; çünkü duran dalgalar önemli
olacak.
Bu,
bir ilerleyen dalgaydı.
Şimdi
daha merak uyandırıcı bir şey geliyor;
bir duran dalga.
Bu
yönde ilerleyen bir dalgaya sahip olduğumu varsayın; ona Y1 diyeceğim; Y1
eşit Y0 genliği çarpı sinüs (K X - omega t ).
Dikkat
ederseniz, burada tanıdığımız tüm semboller var.
Burada
K var, burada omega var, ve burada genlik.
Eksi
işareti, onun artı yönde gittiğini söylüyor, [wışşşt],.
Fakat
başka bir dalgaya daha sahibim.
Ve
bu dalga tam olarak birincisine özdeş; genlik açısından, dalgaboyu açısından,
frekans açısından özdeş; fakat bu yönde hareket ediyor.
Böylece
bu Y2 dalgası, eşit Y0
çarpı sinüs (KX + omega t )’dir.
Bu
artı işareti, onun bu yönde gittiğini söylüyor.
Ve
bu bir ip ise, net sonuç ikisinin toplamıdır. Böylece onların toplamına
sahibim.
Böylece
Y eşittir Y1 + Y2.
Şimdi
bazı trigonometrik işlemler yapmak zorundayım, ama bunu size bırakıyorum --bunu
siz yapın; bu lise konusu -- ikisini toplarsanız, şunu bulursunuz: 2Y0 –
genliğin iki katına çıktığına dikkat edin – kere sin(KX) kere cos(omega t ).
Bu,
onların ikisinin toplamıdır. Ve bu ilerleyen dalgadan çok farklıdır.
Artık
hiçbir yerde K X – omega t görmüyorsunuz.
KX
burada, ayrı olarak sinüsün altında ve omega t ayrı olarak kosinüsün altında.
Tüm
zamanlama bilgisi, uzaysal bilgiden
ayrılmış durumdadır.
Öyleyse,
bunun gibi bir “duran dalga” nasıl görünür?
Aslında
buraya bir parantez koyalım. Haydi, böyle bir duran dalganın bir çizimini
yapalım.
Burada
Y’ler olsun ve burada X’ler. Şimdilik sadece sinüs (KX) ’e bakalım.
X
sıfır ise, sinüs daima sıfırdır; böylece bu nokta asla hareket etmeyecektir.
Fakat
KX = 180 derece olursa, o gene daima sıfırdır. Böylece lamda bölü 2 noktası asla
hareket etmeyecektir.
X
lamdadır, bu 360 derece olduğu zaman, o asla hareket etmeyecektir.
–
lamda / 2, asla hareket etmeyecektir. Böylece o neye benzeyecek?
Aslında
bunun gibi bir şey göreceksiniz; t’nin sıfır, böylece kosinüs (omega t ) ’nin 1
olduğu anı ele alalım.
Böylece
bunun gibi bir eğriye sahip olacağız: bu,
bunun gibi 2Y0’a kadar çıkar – demek ki burası benim 2Y0’ımdır.
Bu
noktalar asla hareket etmeyecek, onlar daima hareketsiz duracaktır.
İlerleyen
bir dalgaya benzeyen hiçbir şey yoktur.
Eğer
o ilerleyen bir dalga ise, bu noktalar dalganın geçip gittiğini görecektir;
onlar aşağı yukarı gidecektir; onlar asla bunu yapmayacaktır.
Bu
noktalar durgun durur. Bu noktaların bir adı var.
Biz
onları “düğümler” olarak adlandırırız.
Şimdi
biraz daha sonrasına bakalım. t = T/4 (
çeyrek periyod) anına bakalım.
Şimdi,
cosinüs sıfırdır.
Böylece
ip üzerinde sıfır olmayan bir tek nokta bile yoktur. Böylece ip bunun gibi
görünür.
Eğer
siz ipin resmini çekseydiniz, onun salınım yapıyor olduğunu asla bilemezdiniz.
O
sadece düz bir çizgi olurdu.
Şimdi,
biraz sonraya bakarsak, t = periyodun yarısına eşit olduğu duruma bakarsak, o
zaman cosinüs -1’dir.
Şimdi
eğri buna benzeyecektir.
O
ne anlama gelir?
Sadece
burada ne olduğuna bakarsak, olacak olan budur.
Bu
ip sadece bunu yapıyor ve durağan noktalar var. Hiçbir şey böyle gitmiyor; hiçbir
şey böyle gitmiyor.
Bu
noktanın aşağı yukarı, aşağı yukarı, aşağı yukarı hareket ettiğini görüyorsunuz;
bu aynısını yapacak ve bu düğümler hiçbir şey yapmayacak.
Böylece,
bir duran dalga işte buna benzeyecektir; duran dalga adı, sanırım ona çok
uygundur, çok betimleyicidir; çünkü o gerçekten duruyor, hareket etmiyor.
En
azından, X doğrultusunda hareket
etmiyor.
Bir
duran dalga oluşturabilir miyiz? Evet, oluşturabiliriz; bunu bugün oluşturacağım.
Bir
duran dalga, bir ipi bu şekilde sallayarak veya döndürerek oluşturulabilir.
İşte
burada bir ipim var; onu orada bu duvara bağlıyorum ve aşağı yukarı hareket
ettiriyorum.
Böylece
bir dalga başlar – sadece bunu yapıyorum, dönen disk gibi – dalga hareket eder,
sonra duvardan yansır. Yani giden bir dalgam var ve geri gelen bir dalgam var;
böylece şimdi birbiri içinden geçen iki dalgaya sahibim.
Koşullar
tam uygunsa, bu yansıyan dalgalar – bu dalga yansıyacak, buraya ulaştığında gene
yansıyacak, gene geri gidecek, ve yansımaya devam edecek – böylece koşullar tam
uygunsa, bu yansıyan dalgalar birbirini destekleyecekler, daha büyük bir genlik
üretecekler –size göstereceğim gibi – fakat bu sadece çok özel frekanslar için
söz konusudur; bunlara rezonans frekansları diyeceğiz.
Bunun
meydana geldiği olası en düşük frekans – ki ona temel frekans diyeceğiz – ipi bunun gibi salındıracaktır. Böylece her
şey tamam.
.[wışşşştt],
[wışşşştt], [wışşşşt], ve buna temel frekans diyeceğiz.
Ona
birinci harmonik de deriz.
Frekansları
arttırırsam, ikinci rezonans frekansını elde ederim, ve ortada bir düğüm
belirir – zaten bir düğüm burada ve bir düğüm burada var; çünkü, size
göstereceğim gibi, elimin hareketi çok küçük; tüm pratik amaçlar için bunun bir
düğüm olduğunu düşünebilirsiniz – ve ip ikinci harmonikte bunun gibi salınım yapacaktır.
[wışşşşt],
[wışşşşt], [wışşşşt], [wışşşşt], böylece bu ikinci harmoniktir.
Daha
üst frekanslara gidersem, -- yeri gelmişken, bu ortalarda doğru olmalı – evet, frekansta
bir adım öteye gidersem, bir diğer rezonansı elde ederim, orada ekstra bir
düğüm daha vardır. Böylece üçüncü harmoniği elde ederiz. Ve bu şekilde devam
edebilirsiniz. Bu şekilde, rezonans frekanslarının tam bir serisini elde edersiniz.
İpin
uzunluğu L ise, temel frekans için, lamda1 = 2L ’dir, – burada 1
alt-indisi birinci harmoniği belirtir. Bu L’dir.
Burada
sadece yarım dalgaboyu var; dolayısıyla lamda1 = 2L’dir.
Fakat
biliyoruz ki, frekans, hızın dalgaboyuna bölümüdür -- orada bunu görüyoruz:
frekans, hızın dalgaboyuna bölümüdür – böylece F1 frekansı, hızın
lamda1 ‘e bölümüdür; ya da hızın 2L ‘ye bölümü.
Bu,
rezonans olayının meydana geldiği temel frekanstır.
İkinci
harmonik için, lamda2 = L ’dir.
Burada
bir tam dalgaboyu gördüğünüzü söyleyebilirsiniz.
F2
frekansı, F1’in iki katı olacaktır. Ve F3,
F1’in 3 katı olacak.
N’ninci
harmoniği bilmek isterseniz, lamdaN
=
2L/N ’dir..
N
yerine 1 koyarsanız, birinci harmonik
için dalgaboyunu bulursunuz.
N
yerine 2 koyarsanız, ikinci harmonik
için dalgaboyunu bulursunuz. Ve saire..
N’ninci
harmonik için frekans, N çarpı V bölü 2L ’dir.
Böylece
rezonansa sahip olduğumuz frekansların ve dalgaboylarının tam serisini burada görüyorsunuz.
Geçen
sefer tartıştığımız LRC sisteminden farklı olarak, orada bir tek rezonans
frekansına sahiptiniz, şimdi sonsuz sayıda rezonans frekansına sahipsiniz ve
onlar eşit aralıklı, çok ayrık değerlerdedir.
Bunu
size bir keman teli ile göstermek istiyorum; çok özel bir keman teli; o burada bir
yerde; kocaman bir şey. Birinizin yardımına ihtiyacım var.
Daha
önce bana yardım etmiştin; gene yardım etmeyi düşünür müsün?
Telin
bir ucu işte orada, onu sen tutacaksın; inan ya da inanma, bir “düğüm”
olacaksın. Onu daha iyi tut, iki elinle – hayır, çok daha iyi.
Biraz
sonra göreceksin, niçin – hayır, hayır, hayır, çok daha sıkı tut.
Şimdi
oldu. Ve biraz daha geriye yürü, biraz daha yürü. Evet, bu iyidir, onu tut.
Beyaz
bir eldiven takacağım, bunun bir nedeni var; çünkü ortalığı kararttığımızda, dalgayı
üreten elimin neredeyse hiç hareket etmediğine kendinizi inandırabilmeniz için,
elimi görebilmenizi istiyorum.
Pratik
amaçlar için, o bir düğüm noktasıdır; ve şu anda bu mükemmel rezonans olayını
elde edeceğiz.
Ortalığı
iyice karartacağım, öyle ki UV (UltraViole) kendi işini yapacak ve siz teli
daha iyi görebileceksiniz; teli daha iyi
gösterebilmenin tek yolu bu. Tamam.
Ne
olursa olsun, teli sakın bırakma; bunu yaparsan, benim canımı acıtırsın.
Tabiî
ki, ilk önce ben bırakırsam, o zaman [pıfft],
ben senin canını acıtırım; ki böyle bir planım yok.
Tamam,
birazcık daha geriye gitmeye çalışalım.
İlk
önce temel frekansı bulmaya çalışalım.
Elimle
tam doğru frekansı uyararak onu bulmaya çalışacağım.
İşte
oldu. Sanırım onu elde ettim. Bu temel frekanstır.
Bakın,
burada elim ne kadar az hareket ediyor.
Ve
orta kısımda çok büyük bir genlik göreceksiniz.
Böylece
bu yansıyan dalgalar; bir dalga ona gider, bana geri gelir, ona geri gider,
birçok kez yansımayı sürdürür; onlar birbirlerini yapıcı bir şekilde desteklerler;
işte rezonans budur.
Ve
şimdi ikinci harmoniği bulmaya çalışacağım -- böylece tam ortada bir düğüm
noktası göreceksiniz.
Aslında
onu sizin görmeniz, benim görmemden daha kolaydır.
O
bulmak her zaman kolay değil – hayır, hayır, hayır, frekansım çok düşük,
yukarıya gitmeliyim.
Sanırım
şimdi onu elde ettim. Bu, o mudur?
Evet
ortada ayrı bir düğüm noktası mı? Yüksek sesle konuşun, lütfen.
Hah, bu daha iyi. Şimdi sizi duyabiliyorum,
teşekkür ederim.
Şimdi
3 tane düğüm noktası var.
Arkadaşım
orada bir düğüm noktası, ben burada bir düğüm noktasıyım; ayrıca tam ortada da bir
tane var.
1’i
çıkarırsanız, 3 –1 = 2’dir; bu durumda,
o ikinci harmoniktir.
Şimdi
de çok yüksek bir rezonans frekansı üretmeyi deneyeceğim; ve sonra siz düğümleri
sayacaksınız, ondan 1 çıkaracaksınız; böylece benim hangi harmoniği ürettiğimi bileceksiniz.
Deneyeceğim,
– ama taa oralarda bir rezonans elde etmek hiç kolay değil.
Hayır,
rezonanstan uzaktayım. Hayır.
Evet!
Evet! Evet! Evet!
Evet! Evet! Evet!
Elde ettim, elde ettim, elde ettim! Saymaya başlayın. Saymaya devam edin.
Oooo,
bu, süper-yüksek bir harmonik! Ne kadar çok saydınız?
[
kalabalık cevap veriyor] 10, 10 mu duydum?
[
kalabalık cevap veriyor] 20 mi duyuyorum?
Aslında,
ben yaklaşık 27 saydım, fakat bu tamamdır. Tamam, size çok teşekkür ederim. Bana
yaptığınız yardım çok büyüktü.
İşte,
duran dalgalar.
Şekilleri
görüyorsunuz. Duran dalgalar için çok karakteristik olan hareket tarzını
gördünüz..
Kemanın
bir teline dokunduğumda veya ona yayı sürttüğümde, ya da piyanoda bir çekici tele
vurduğumda, tel frekansların tüm cümlesine maruz kalır.
Ve
tel, şimdi, hangi frekanslarda titreşmek istediğine karar verir.
Ve
böylece o bu rezonans frekanslarını seçer.
Eğer
tel 400 hertz’lik bir temel frekansa sahipse, 400 ‘de rezonansa başlar; fakat
aynı anda 800 hertz’te de, 1200 hertz’te de çok mutlu olacaktır.
Böylece
tel, –ona pat diye vurursam veya onu çekip bırakırsam, ya da ona dokunursam – genelde
bir tek frekanstan daha çok frekansta eş-zamanlı bir şekilde titreşecektir.
Temel
frekans ve birkaç daha yüksek harmonik.
Diğerleri,
yayı sürttüğümde oluşan tüm diğer frekanslar, rezonans-dışıdırlar; onları göz ardı ediyorum.
Telli
bir çalgı tasarlarsanız, temel sorun aslında şudur:
Özel
bir temel frekans isterseniz – diyelim ki sizin temel frekansınız 440 ‘tır; bu
verilmiş bir sayıdır. Böylece N, 1’dir
Şimdi
V’yi ustalıkla ayarlayabilirsiniz; çünkü V teldeki gerilime bağlıdır ve sahip
olduğunuz telin cinsine.
Teldeki
hız, kare-kök gerilim bölü telin birim uzunluğunun kütlesi’dir -- 8.03 dersini
alırsanız, bunun için bir kanıt bile göreceksiniz.
Keman
için 4 – gitar için 6 – teli ele alırsınız ve onları çok farklı malzemelerden yapınız
-- birim uzunluktaki kütleleri farklı – ve
bu size farklı hızlar verir – gerilimleriyle de oynayabilirsiniz –; böylece 4 teliniz de 4 farklı temel frekansa
sahip olur.
Kemanda,
onlar aynı uzunlukta olabilir. Kemanı çalmak için şimdi ne yapacaksınız?
Geriye
kalan, sadece L’dir; bu, sizin değiştirebileceğiniz tek şeydir ve bir
kemancının da yaptığı tek şey budur.
Parmağını
teller üzerinde ileri geri götürerek onları daha kısa yapmak, perdeyi arttırmak,
frekansı yükseltmek, onları daha uzun yapmak, frekansı düşürmek.
Bir
gitarla da aynısını yaparsınız; bir kontrabas
ve bir viyolonselle de.
Böylece
bir müzik aleti çaldığınızda, daima yaptığımız şey, L’yi değiştirmektir;
böylece üretmek istediğiniz tüm bu frekansları elde edebilirsiniz.
Çalgınızı
kutusundan çıkardığınızda, artık onun akortta olmadığını fark ederdiniz; akordu azıcık bozulmuştur.
Aslında
ne yaparsınız, V’yi birazcık değiştirebilirsiniz, -- oh, böyle, küçük kulakları
bükerek – tellerdeki gerilmeyi
değiştirebilirsiniz.
Kemancıların
kemanlarını akort ederken yaptıkları işte budur; tam doğru frekansı elde etmek
için tel üzerindeki gerilimi değiştirirler. Çalmak ise, L’yi değiştirmek anlamına gelir.
Piyano
farklıdır; o, gerçekten bir lükstür.
Bir
piyano 88 tuşa sahiptir, teller dizisinin her birinin uzunluğu sabittir;
böylece bu konuda endişelenmezsiniz.
O
büyük bir lükstür; dolayısıyla, piyano çalmanın keman çalmaktan çok daha kolay
olduğunu düşünebilirsiniz; çünkü çalarken tel boylarını değiştirmek zorunda
değilsiniz; teller tam doğru uzunlukta olur.
Evet,
tabiî ki bu doğrudur; fakat buna karşılık da önünüzde 88 tuş var ! Ara sıra yanlış bir tuşa basabileceğinizi
düşünün, bunu yapmak istemezsiniz herhalde.
Bir
tel titreşiyorken, havayı iter, havayı çeker ve dolayısıyla basınç dalgaları
üretir.
400
hertz’te titreşen bir telim varsa, o basınç dalgası yaratır – basınç, yukarı,
aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, saniyede 400 kez gidip gelir ve senin
kulak zarına ulaşır; kulak zarın saniyede 400 kez titreşmeye başlar, ileri geri
gidip gelir ve beyniniz de “ben ses duydum” der. Onun çalışma şekli budur.
Önce
tel, sonra hava, basınç dalgaları ve sonra kulak zarınız ve en sonunda
beyinleriniz, eğer beyniniz varsa...
Şimdi,
bunların bir kısmını size göstermeden önce, sizinle tellere sahip olmayan çalgıları
tartışmak istiyorum; onların tümüne tahta nefesli çalgılar diyeceğim; bu, onların hepsi için uygun bir isim olmasa
da.
Şimdilik
onları tahta nefesliler olarak adlandıracağım.
Burada
içi hava ile dolu bir kutuya sahip olduğumu var sayın.
Tamamiyle
kapalı bir kutu; L uzunluğuna sahip.
Buraya
bir hoparlör koyuyorum ve belli frekansta bir ses üretiyorum.
Bu
durumda basınç dalgaları ilerleyecek,
çarpıp geri gelecekler ve böylece yansımış ilerleyen dalgaları elde edeceğim.
Kutunun
içinde elde edeceğim şey, şimdi, duran hava dalgalarıdır.
Duran
rezonansa giren kutu değildir; fakat havanın kendisidir.
Üetilen
frekanslar, -- sistem bu frekanslarda rezonanstadır -- tam olarak aynı denklem
ile verilir.
V’nin
geçersiz olması dışında – V şimdi sesin hızı olup, oda sıcaklığında, yaklaşık
300 m/s’dir.
Her
ne zaman bir tahta nefesli çalgı tasarlarsanız, bu tartışılmazdır.
V’yi
değiştiremezsiniz; onu ancak bir telli çalgı yapımcısıysanız değiştirebilirsiniz.
Diyeceksiniz
ki, “Vay be, sesin kapalı bir kutu içinde yer aldığı bir çalgıya sahipsem, çok
fazla bir şey duyamam”. Evet, bu
doğrudur.
Sesin
bir şekilde dışarıya çıkmasına izin vermelisiniz.
Ve
şaşırtıcı olan şey şudur: eğer bu ucu açarsanız ve bu ucu da açarsanız; şimdi
her iki tarafı da açık olan bu kutu, hala tam olarak bu frekanslarda rezonansa girecektir.
Bunun
esasını öğrenmek için, 8.03 dersini almalısınız.
Bir
ucu açık bir ucu kapalı kutuya ses kovuğu (ses kavitesi) dersem, ses kovuğunda
da rezonans frekansları vardır.
Rezonans
frekansları dizisi, gene de bundan farklıdır. Çok önemli değil, ama farklıdır.
Fakat
tam bir rezonans frekansları dizisi elde edersiniz.
Sesin
bir gaz içindeki V hızı, sıcaklık bölü molekül ağırlığının kare-köküdür – böylece
sıcaklığa çok az bir bağlılık var.
Evet, odadaki sıcaklığa pek bir şey yapamazsınız --
genelde, oda sıcaklığıdır – ve havaya gelince, moleküler ağırlığı yaklaşık 30
olan oksijen ve azot ile birliktesiniz, buna da yapabileceğiniz fazla bir şey
yoktur.
Fakat
tahta nefesli çalgı çalmayı bilen her biriniz bilir ki, soğuk bir odadan sıcak
bir odaya giderseniz, çalgınızın akordu bozulur.
İşte
bunun nedeni, sıcaklığın değişmesidir. Böylece V değişir, dolayısıyla temel
frekanslarınız değişir.
Ne
yapacağınızı biliyor musunuz? Bu insanlar ne yapacaklarını biliyorlar.
Onlar
kovuğu biraz daha uzatmanın ya da biraz daha kısaltmanın yolunu biliyorlar.
Çok
fazla değil, fakat birazcık, çalacak kadar.
Bunu
yaparak, ihtiyaçları olan aynı temel frekansı geri elde etmek için V deki hafif
farkı L ile telâfi ederler.
Böylece
artık tahta nefesli bir çalgıya sahipsiniz.
Düşük
frekanslı tahta nefesli çalgılar büyük olacaktır.
Ve
yüksek frekanslı tahta nefesli çalgılar daha küçük olacaktır; bu sır L de yatar; V ile oynayamazsınız, V tanrı vergisidir.
Ve
şimdi bir çalgıyı nasıl çalabilirim?
Şey,
L’yi değiştirerek; yapabileceğinizin
hepsi budur.
Bir
trombonunuz varsa, bunu yapıyorsunuzdur, L’yi değiştirmekte olduğunuz açıktır; kovuğu
daha uzun ya da daha kısa yaparsınız. Bu kolay.
Flütünüz
varsa, flütte delikler olduğunu bilirsiniz. Eğer tüm delikler kapatılırsa, flüt
bu kadar uzundur.
Fakat
parmaklarınızı deliklerden çekerseniz, o daha kısa olur.
Böylece
parmaklarınızın hepsini deliklerden çektiğinizde, yüksek bir frekansa sahip
olursunuz – flüt sadece bu kadar uzundur. Eğer flütün üzerine parmaklarınızın
tamamını koyarsanız, o bu kadar uzun olur, ve böylece bu frekans daha düşüktür.
Bir
trompette aynı mantık geçerlidir. Delikleri açıp kapayan kapaçlar (valf’lar) vardır.
Bir
çalgı içerisine hava üflerseniz, o bir tele dokunma gibidir, teli bir yay ile
uyarma gibidir; bu hava kovuğuna bütün frekans spektrumunu boşaltıyorsunuz
demektir.
Bırakın,
nerede rezonansa gelmek istediğini hava kovuğu karar versin.
Hoşlandığı
birilerini seçecektir; temel frekansı ve belki ikinci ve üçüncü harmoniği.
Bu
anlamda, hava üflemek, bir telli çalgıya
yay çekmek gibidir.
Fakat
hava üflemek, her zaman düşünebileceğiniz
kadar kolay değildir.
Bir
trompet içine hava üflemeyi denediniz mi hiç?
Hiçbir
şey olmaz. Sadece üfleyin, [puuf f f f], ve hiçbir şey duymazsınız.
Şunu
yapmalısınız: [ppppppp].
Bunun
gibi bir şey.
Tuhaf
bir ses çıkar; ondan güzel bir ses elde
etmek için, çalgının içine tam doğru şekilde nasıl üflenmesini bilmelisiniz.
Birçok
kez denedim, o gerçekten kolay değil.
Basitçe
“hava üflemek” denir, fakat onu rezonansa getirebilmek için, dudaklarınızı nasıl
tutacağınızı ve kovuğu nasıl uyaracağınızı gerçekten bilmek zorundasınız.
Tahta
nefesli çalgıların temel frekansı ile uzunluğu arasındaki kolay bağıntıyı size gösterebilirim.
Bu,
bire-bir bir korelasyondur – Web’te var, oradan indirebilirsiniz; bunu
kopyalamak zorunda değilsiniz – ve bunu orada görüyorsunuz,..,oh, bu sadece
açık-açık bir sistem içindir, kapalı- açık bir sistem için değil. Sayı farklı
olabilir.
Böylece
eğer çok yüksek frekanslarla ilgilenirseniz, o zaman sadece bir santimetre
uzunluğunda olan açık-açık bir sistem 17000 hertzlik bir temel frekans verir,
ki onu çoğunuz duyabilir; çünkü hala gençsiniz, büyük ihtimalle 20 kilohertz’e kadar
duyabilirsiniz.
İkinci
harmoniği duyamazsınız, bu sizin için çok yüksektir.
10
santimetre uzunluğunda olan, açık-açık bir çalgıda, 1700 hertzlik temel frekansı
kolayca duyarsınız; 3400 hertz’lik ikinci harmoniği de, sorun değil, üçüncü
harmonik, dördüncü harmonik, bunlar da sorun değil.
Çok
düşük frekanslara gittiğinizde, uhhh, 20 ile 30 hertz bölgesinde temel
frekanslar üreten org boruları, devasa boyutludurlar.
Ve
-- genelde, bu geçerlidir.
Düşük
frekanslara ayarlı tahta nefesli bir çalgınız varsa, o büyük boyutludur.
Ve
yüksek frekanslar için, örneğin, bir flüt, evet, o küçüktür.
Bir
bakıma, bu telli çalgılar için de geçerlidir.
Düşük
frekanslar üreten bir kontrabas, evet, o büyük bir çalgıdır.
Fakat
yüksek frekanslar üreten keman, çok daha kısa bir çalgıdır..
Böylece
bu mantıkla, onların ikisinin de nedeni L’dir.
Temel
frekans cinsinden can alıcı olan, kuşkusuz, L’dir.
Artık
bir flütteki temel düşünceyi size gösterebilirim – bu bir flüttür.
Flüt,
bu boyda.
Düşük
frekans. Daha yüksek frekans, çünkü o daha kısadır.
Çok
daha yüksek frekans, çünkü o daha da kısa.
Hepsi
bu.
Trombon.
O
kendini ispatlıyor, değil mi?
Onu
uzat, onu daha kısalt . Bunu deneyeceğim.
Trombon.
Nefesli
org.
80
santimetre uzunluk..
Açık
ve açık, her iki taraf.
80
santimetre, 170 den biraz daha büyük bir temel frekans verebilir.
Ve
o bana ikinci harmoniği de verecek, ve üçüncü bir harmoniği de; hava akışının ne kadar hızlı olduğuna bağlı
olarak. Ve sizin bir harmonikten daha fazlasını duyacağınız anlar olacak.
Onun
etrafında salınmayı deneyeceğim.
Temel
frekansı yakalamak benim için kolay değil; fakat bunu da deneyeceğim.
Bu
ikinci harmonik.
Üçüncü
harmonik.
dördüncü
harmonik.
beşinci
harmonik.
dört.
Temel
-- ??, eveeet, bu temel frekans !.
Bu
212 hertz olan temel frekanstır.
425
hertz.
637,
637.
Teşekkür
ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.
Eğer
bir akort çatalına vurursanız veya bir tele basarsanız, yalıtılmış halde, hiçbir
şey duymazsınız, hemen hemen hiçbir şey.
Burada
bir akort çatalım var, ona vurursam, hiçbir şey duymazsınız, ben de hiçbir şey
duymam – hemen hemen hiçbir şey. Onu kulağıma çok yakın tutmadıkça.
Şimdi
yapacağımız şey, telli çalgıyla, bu
telleri hava ile dolu kutu üzerine takacağız.
Bir
ses kovuğu. Ona “ses tahtası” diyorlar.
Ve
şimdi içerdeki hava onunla titreşebilir – onun daima tam bir rezonansta olması
zordur -- ve ayrıca, kutunun kendi yüzeyi de titreşmeye başlayabilir.
Böylece
daha fazla hava yer değiştiriyor;ses de daha yüksek ve net çıkıyor
Siz
enerji kazanmazsınız, fakat daha hızlı titreşen telden dışarıya enerji boşaltırsınız
ve böylece kısa bir süre için daha yüksek ses elde edersiniz.
Ve
bunu, ilk önce akort çatalı ile göstereceğim.
Onu
şimdi çok iyi duyuyorum; siz daha uzak olduğunuz için, onu biraz daha az
duyuyorsunuz.
Şimdi
hiçbir şey duymuyoruz. Ve şimdi onu duyuyorsunuz.
Aslında,
yıllar önce İsviçreden satın aldığım bu küçük müzik kutusu ile bunu çok daha iyi gösterebilirim.
Bu
müzik kutusunu döndürürsem, o çok romantik bir melodiye sahip, ama siz hiçbir şey
duymuyorsunuz.
Ben
de birazcık duyuyorum. Onu şimdi bu kutu üzerine koyuyorum.
Ses
tahtası fikri işte bu.
Bunlar
kemanlarda vardır; piyanolarda vardır; kuşkusuz, bu ses tahtalarının tasarımı çok
gizlidir, üreticiler onları nasıl yaptıklarını size anlatmayacaklardır, çünkü
sesin kalitesi, tabiî ki kısmen ses tahtasının tasarımında gizlidir.
Sesi
size hem duyurabilirim hem de gösterebilirim.
Kalan
zamanda amacım, size sesi aynı anda duyurmak ve göstermek.
Burada
bir mikrofon var; o sizin kulak zarınız
gibi bir şey. Ve 440 hertz ürettiğimi farz edin; bunu akort çatalı ile yapabilirim.
Böylece
bu, mikrofondaki zarın, kulak zarınızın da diyebilirsiniz, titreşiminin
genliğidir; bunu yükseltiyoruz ve yükselttikten sonraki akımı bir osiloskop
üzerinde size gösteriyoruz. İşte bunun gibi bir sinyal göreceksiniz.
Bu
440 hertz ise; bu zaman ve bu kulak zarınızın yerdeğiştirmesidir – bizim
durumuzda, o mikrofondur; aslında o yükseltme işleminden sonraki akımdır – eğer
bu 440 hertz ise, bu T zamanı yaklaşık 2.3 mili-saniye olacaktır. 1 bölü 440.
Bu,
osiloskop için sorun değil. Bundan çok daha iyisini yapabiliriz.
Böylece
zaman çözünümü bir sorun oluşturmaz.
Size
mikrofonumuzun çıkışını orada göstereceğim, zamanın fonksiyonu olarak bu sinyali
size göstereceğim.
.440
hertz için, tekdüze bir sinyal görüyorsunuz.
Ve
akort çatalı ile tekdüze bir sinyal oluşturabilirim, o neredeyse saf bir sinüs
eğrisidir.
Fakat
şimdi, bir rastlantı eseri, dinleyicilerimiz arasında keman çalabilen biri var.
Bu
kişi bize 440 hertz üretecek.
Fakat
aynı zamanda, bir ikinci harmonik üretecek, ve belki üçüncü harmoniği ve belki dördüncüyü de.
Şimdi
düşünün bir kere, sizin kulak zarınız bunu yapacak, fakat, aynı zamanda bunu da
yapacak, çünkü bu biraz daha yüksek bir harmoniktir.
Net
sonuç, kulak zarınızın bunu yapacağıdır. Size göstereceğim şey, işte budur.
Çeşitli
çalgıları gördüğünüzde, temel frekansın üstünde bu çok karakteristik
harmonikleri göreceğinizin farkına varacaksınız, her çalgı kendine özgü bir
kokteyle sahiptir. Bu kokteyli duyduğunuzda,
“oh, evet, bu bir saksafondur.” dersiniz, Veya “hayır bu bir kemandır.” Dersiniz; asla bir keman için saksofon hatasını yapmazsınız.
İşte
bu, daha yüksek harmoniklerin kombinasyonundan dolayıdır.
Dinleyicilerimiz
arasında böyle dört müzisyene sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
Kemancı
olan Tom – Tom nerede? Tom orada.
Umarım
kemanını getirmişsindir. Oh, onu getirmişsin.
Ve
sonra Emily – klarinetiyle, onu da gördüm, -- böyle gelebilirsen Emily.
Aaron
da var – Aaron bir fagota sahip. Siz asla bir fagota sahip olamayabilirsiniz.
Fagot,
çok pes sesler üreten bir çalgıdır. Dolayısıyla bu çalgı çok büyük olacaktır.
Çok
büyük – Aarondan daha büyük. Sadece bekle ve gör.
İşte
güzeller güzeli; gerçekten çok güzel bir çalgı.
Bir
flüt, yalnız bu büyükte.
Ah,
buna bakın, güzel, büyük, fagot.
Ve
de Fabian, saksofonuyla.
Burada
durursanız, ilk olarak tekdüze olan kısmı yapacağım. Yapacağım şey, bir akort
çatalı ile üretilen 440 hertz’lik sinyali size göstermek. Onu orada göreceğiz;
fakat ışık durumunu iyice değiştirmeliyim.
Müzisyenler
biraz karanlıkta kalacak; fakat siz onları hala görebileceksiniz.
Ve
şimdi mikrofonu açacağım; sinyali göreceğiniz yer işte orası. Gürültü
yaptığınızda, duyabilirsiniz, kendinizi duyar
ve görürsünüz.
440.
Tekdüze; daha yüksek harmonikler yok.
Şimdi
Tom kemanından 440 hertz üretmeye çalışacak – veya 440’a yakın – o zaman daha
yüksek harmonikleri araştırın -- kemanı karakteristik yapan bunlardır.
Dikkat
ederseniz, ortalama aralık, tekrarlama, gerçekten 440 hertz’te olanla aynıdır;
fakat harmoniklerin bu inanılmaz zenginliğini gördünüz.
Tom,
ayrıca, mükemmel bir kemancıdır; dolayısıyla
bunu göstermek için, sebat etti.
Herşey
yolunda mıTom?
Tamam.
Devam et.
Müthiş,
Tom.
Emily,
rica etsem, 440 hertze yakın bir ses üretir misin?
Mikrofonun
biraz daha yakınına gel.
Kemanla
olan büyük farka dikkat edin.
Keman
çok, çok daha yüksek harmoniklere sahip.
Onun
çalgısı, belki bir tane, ya da temel frekans ve ikinci harmoniğe sahip
olabilir.
Tekrar
deneyebilir misin?
[Şimdi
daha fazlasına sahibiz, şimdi daha fazlasına sahibiz.
Emily
çalmakta ısrar etmedi; fakat ben ısrar ettim.
Evet
Emily, lütfen? Etkileyici.
Şimdi
de Aron, fagotuyla.
O
özel bir sandalye ayarladı; çünkü diyor ki “bakınız, böylesine büyük bir çalgı
ile, L’si çok büyük, ve ağır; başka türlü olmaz”. Açıkça, düşük frekanslar
üreten bir fagot kemandan daha ağırdır.
Aeron,
440 hertze yakın bir ses çıkarabilir misin?
Acayip
bir çalgı, değil mi?
Muhtemelen
temel frekans ile ikinci harmoniğin tuhaf bir kombinasyonunu görüyorsunuz.
Aeron,
uzmanlığını biraz göstermenin bir sakıncası var mı?
Bu
mükemmel bir çalgıdır.
Onları
çok sık görmüyoruz artık.
Etkileyici.
Son
ve önemli husus; bir saksafonumuz da
var: Fabian .
Şimdi,
bu mikrofondan çok uzakta oturabilirsiniz; çünkü bu çalgı çok berbat bir
gürültü çıkarır, çıkarmaz mı?
Bir
hamle yap, ve 440 hertz’i dene, veya buna yaklaş.
O
tamı tamına 440 olmak zorunda değil.
İlginç.
Ayrıca,
birkaç tane daha yüksek harmonik görüyorsunuz, ama hangileri olduğunu anlamak
zor.
Gerçekten
yeni, ateşli bir şeyler çalmasının sakıncası var mı?
Eğer
siz onu duymakla ilgilendiğimi düşünüyorsanız,
yanılıyorsunuz; onu görmeyi istiyorum!
[alkış]
Hepsine
teşekkür edin.
Çok
teşekkür ediyorum.
Böylece
son üç dakikada, sesin hızını sizinle biraz daha ayrıntılı olarak tartışmak
istiyorum.
Hatırlarsanız,
sesin hızı, sıcaklıkla ve molekül ağırlığının tersiyle, aslında bunların
kare-köküyle, orantılıydı.
Gerçekte
burada, yukarıda, başka birkaç şey daha vardır.
Fakat
esas katkılar -- büyük katkılar bunlardır. Böylece, aslında “orantılıdır” demeliyim.
Havayı
ele alırsak – daha önce tartıştığımız gibi, moleküler ağırlık 30’dur; bu, Tanrı
vergisidir; bu konuda yapabileceğimiz pek bir şey yoktur.
Size
şimdi moleküler ağırlığa olan bağımlılığı göstermek istiyorum.
Bunu
yapmanın bir yolu, bu salondaki tüm havayı almak ve yerine helyum koymaktır.
Ve
sonra aynı müzisyenleri buraya davet ederdim ve onlardan üflemeli çalgılarını çalmalarını
isterdim.
L
‘ler sabittir; bu hususta yapabileceğimiz bir şey yok.
Böylece
onların çalgıları salonu helyumla doldurduğumu bilmiyor; böylece değişen tek şey V’dir.
Hız
hemen hemen 3 çarpanı ile artacaktı;
böylece temel frekans 3 kat daha yüksek olacaktı.
Ve
harmonikler de 3 kat daha yüksek olacaktı.
Böylece
çok daha yüksek frekanslar duyacaktınız.
Dolayısıyla
çalgıları tanıyamazdınız bile. Bu hiç pratik olmazdı.
Bu
salonun havasını boşaltamam ve onu helyum ile dolduramam.
Ama
yapabilecğim şey, bu salonda çok sık yaptığım gibi, kendime eziyet edebilirim
-- kendimi zora sokup sistemimin içine
helyum koyabilirim.
Burada
kendi ses kovuğum var. Ben, bir bakıma, bir üflemeli çalgı gibiyim.
Ve,
ummm, eğer helyumu yutarsam, benim ses kovuğum helyum ürettiğimi bilmez.
Tam
şimdi yaptığım gibi, sizinle konuştuğumda “ evet, bu tipik Walter Lewin.”
diyeceksiniz. Benim temel frekanslarımı tanıyacaksınız, harmoniklerimi tanıyacaksınız; benim sesim için, bunlar tipiktir ve
biriciktir.
Böylece
beni tanıyacaksınız.
Fakat
şu an sistemimi helyum ile dolduruyorum.
V dışında, sistemimdeki hiçbir şey değişmiyor. Böylece frekans artacak.
Ve
bu, fark edilebilir bir şeydir.
Ve
aslında, çok muhtemelen “ Bu artık gerçekten Walter Lewin değil” diyeceksiniz.
Helyumun bir sorunu var:
O
da, helyumda oksijen olmamasıdır.
Ve
bu da benim için çok fark edilebilir bir şeydir.
Artık,
ciğerlerimi gerçekten tamamıyla helyum ile doldurmalıyım; ve böylece bir süre için oksijensiz kalacağım
için, ummm, böylece bir taşla iki kuş vurabilirsiniz,
Tuhaf
bir frekans işitebilirsiniz ve beni yerde görebilirsiniz.
Böylece
gerçekten yere düşmemeye çalışacağım.
Tamam,
başlıyoruz.
[gülüşmeler]
Ve
gerçekten o artık Walter Lewin’in sesine benzemiyor, değil mi?
Cuma
günü görüşürüz.
Her
şey gönlünüzce olsun.