http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002
Lütfen aşağıdaki
alıntı biçimini kullanınız:
Lewin, Walter, 8.02
Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002 (Massachusetts Institute of Technology:
MIT OpenCourseWare). http://ocw.mit.edu (accessed MM DD, YYYY). License: Creative Commons
Attribution-Noncommercial-Share Alike.
Not: Alıntılarınızda
lütfen bu materyalin gerçek tarihini kullanınız.
Bu materyalin alıntı olarak
gösterilmesi veya kullanım koşullarımız hakkında daha
fazla bilgi için, http://ocw.mit.edu/terms web sitesini ziyaret
ediniz.
MIT
OpenCourseWare
http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve
Manyetizma, Bahar 2002
Transkripti indirmek için - PDF
Transkript – Ders 20
Bugün,
bir devrenin kendi ürettiği manyetik akıyla mücadelesinde devrenin yeteneğini
sayılarla belirteceğim.
Bir
devreniz varsa ve üzerinden bir akım geçiriyorsanız, bazı manyetik alanlar
yaratırsınız; eğer akımlar değişiyorsa, manyetik alanlar da değişecektir.
Böylece
bu devrede değişime karşı durmaya çalışan bir indüklenmiş EMK olacaktır; bunu öz-indüktans
terimiyle ifade edeceğiz: L, öz-indüktans ve “öz” sözcüğü kendisi anlamında.
Onu
kendisi yapıyor.
Devre
tarafından üretilen manyetik akı, daima akımla orantılıdır.
Akımı
iki katına çıkarırsanız, manyetik akı da iki katına çıkar.
Böylece
L olarak adlandırdığımız orantılılık değişmez, bu bir öz-indüktanstır; bu
nedenle, indüklenmiş EMK eksi d fi B/dt’ye eşittir; bu Faraday Yasasıdır.
Dolayısıyla,
EMK, eksi LdI/dt haline gelir.
L
sadece bir geometri meselesidir. L akımın bir fonksiyonu değildir.
Çok
basit bir durumda, bir solenoidin öz-indüktansını sizin için hesaplayacağım.
Bu
bir solenoid olsun ve bu bir kapalı devre. Solenoid’ten bir I akımı geçireceğiz. Bu sarımların
yarı çapı küçük r’dir.
Diyelim
ki burada N sarım var ve solenoidin boyu küçük ℓ.
Daha
önceden, Amper yasasını kullanarak, solenoidin içindeki manyetik alanı, mü 0
çarpı I çarpı büyük N bölü ℓ olarak türettiğimizi
hatırlayacaksınız.
Bu,
metre başına sarım sayısıdır.
Bu
kapalı halkaya bir açık yüzey tutturursak, ki bu açık yüzeyin neye benzediğini
hayal etmek çok zordur, ---bunu birçok kez tartışmıştık--- bu açık yüzey, solenoid’in
içinde bir tür döner-merdiven basamakları gibi bir yüzeydir.
Manyetik
alan bu yüzeye N kez girer, çünkü N tane sarımımız vardır.
Böylece
Fi B manyetik akısı, bir halkanın yüzey alanı, yani pi kere küçük r’nin karesi,
çünkü solenoid içinde manyetik alanı sabit ve dışında 0 kabul ettik, ki bu çok
iyi bir yaklaştırımdır.
Tekrar
edersek, bir halkanın pi küçük r kare yüzey alanı, çarpı N, --çünkü N halkamız
var—bunu da sabit olan manyetik alan ile çarpmalıyız.
Böylece
şunu elde ederiz: N kare --çünkü burada da bir N var--, mü 0, I bölü ℓ .
Bunu,
L çarpı I olarak adlandırırız. İşte öz-indüktans için tanımımız budur.
Buna
göre, L öz-indüktansı sırf geometriktir.
O,
pi küçük r’nin karesi, büyük N’in karesi bölü ℓ çarpı mü 0 ’dır.
Bunu
kontrol edeyim.
Pi
küçük r’nin karesi var, büyük N’in karesi var, mü0, bu da doğru, bölü küçük ℓ.
Böylece,
örneğin, birkaç kez sınıfta kullandığımız solenoidin öz-indüktansının ne
olacağını hesaplayabiliriz.
2800
sarımlı bir solenoid’e sahiptik.
r,
sanıyorum 5 santimetre kadardı--- dikkatli olun, SI’de çalışmalıyız---ve uzunluğu
0,6 metreydi.
Bunu
burada bir çok kez tartışmıştık; bu sayıları burada yerine koyarsanız, bu solenoidin
öz-indüktansını SI birimlerinde 0,1 bulacaksınız. Bu SI birimine Henry diyoruz;
büyük H.
Bu, amper başına volt-saniye ile aynı olacaktır;
fakat bunu kimse kullanmıyor.
Bunu
Henry olarak adlandırıyoruz.
Her
devrede öz-indüktans, küçük de olsa sonlu bir değere sahiptir.
Bazen
o kadar küçük olur ki, onu yok sayabiliriz; fakat basit bir halka, basit bir
akım alırsanız, -- dolanan bir tel, ister dikdörtgen, ister çember olsun, fark
etmez--- bu akım halkası, daima bir manyetik alan oluşturur.
Yüzeyden
daima bir manyetik akı geçer ve dolayısıyla o sonlu bir öz-indüktansa sahip
olur.
Sadece
9 nano-Henry olabilir, sadece mikro-Henry olabilir, fakat hiçbir zaman 0
değildir.
Şimdi,
bir devrede öz-indüktansın varlığının dikkate değer sonuçlarını göstermek
istiyorum size ; çok basitten başlıyorum.
Burada
EMK’si V olan bir bataryaya sahibim.
Burada
bir anahtar var ve burada öz-indüktansım var.
Bir
devrede öz-indüktansı daima bu halkalarla gösteririz ve burada bir seri
direncim var, ki onu da daima bu dişlerle gösteririz.
Geçen
bir akım yokken, anahtarı kapatırım.
Diğer
bir deyişle, t = 0 anında anahtarı kapatırsam, burada akım olmaz.
Bu
anahtarı kapattığımda akım artmak isteyecektir; fakat öz-indüktans “hop-hop-hop”
diyecektir, yavaş ol, Lenz Yasası, akımın böyle değişmesinden hoşlanmadım.
Böylece
öz-indüktans, ondan geçmek isteyen akımla mücadele eder.
Yeterince
beklerseniz, bir an gelir ki öz-indüktans savaşı kaybeder, ve elbette akım, Ohm
Yasasından bulabileceğiniz gibi, maksimum bir değere ulaşır, çünkü öz-indüktans
bir dirence sahip değildir.
Öz-indüktansın
süper iletken bir malzemeden yapıldığını düşünün. Direnç yok.
Böylece
çok fizik bilmeksizin, geçen akımı, zamanın fonksiyonu olarak çizebilirsiniz.
0
ile başlarsınız ve yeterince beklerseniz, sonunda, basitçe V bölü R olan Ohm Yasasıyla
verilen maksimum bir akıma ulaşabilirsiniz.
Yavaş
yavaş bu değere yaklaşırsınız.
Ve ne
kadar yavaş yaklaştığınız, öz-indüktansın değerine bağlıdır.
Öz-indüktans
çok yüksekse, o bunun gibi tırmanır; böylece bu, çok yüksek bir L değeridir.
Öz-indüktans
çok düşükse, bu da düşük bir L değeri olur.
Öz-indüktans
0 olsaydı, o aniden yukarı çıkardı; fakat sıfır öz-indüktans diye bir şeyin olamayacağına sizi ikna etmiştim az önce.
Ne
kadar küçük olursa olsun, daima sonlu bir değer vardır.
Böylece
henüz beyninizi kullanmayıp midenizi kullanırsanız, nitel olarak bunu beklersiniz.
Ara
sıra midenizi kullanmanızda yanlış bir şey yok; fakat şimdi bunu daha uygar hareket
ederek yapmak istiyorum; ve beynimi kullandığımda, bu devre için bir denklem
kurmalıyım.
Eğer
kitabınızı okursanız, Bay Giancoli’nin size Kirchhoff’un Halka Kuralını kullanmanızı
söylediğini göreceksiniz.
Fakat
Bay Giancoli Faraday Yasasını anlamamış, ve sadece tek o değil.
Elbette,
fizik okuduğunuz her okul kitabı bu yanlışı yapıyor.
Onlar
size, devre boyunca kapalı halka entegralinin 0 olduğunu söyleyen Kirchhoffun
İlmek Kuralını kullanmanızı tavsiye eder.
Elbette
bunu söylemek saçmalıktır. O nasıl 0 olur?
Çünkü
değişen bir manyetik akı vardır; dolayısıyla o ancak eksi d fi/dt olur.
Size
8.02 web sitesine girmenizi ve orada bulacağınız bir ders ekini indirmenizi
tavsiye ederim; bu ekte bu sorunu anlatıyorum ve bu yanlışa şiddetle
saldırıyorum.
Böylece
E nokta dL’nin kapalı halka integrali, eğer devrenin etrafında dolaşırsanız, 0
değil, eksi d fi/dt’dir --Faraday Yasası-- ; dolayısıyla eksi LdI/dt’dir.
Demek
ki devre boyunca dolanmalıyız ve Kirchhoff Yasasını değil, Faraday Yasasını
uygulamalıyız. Kirchhoff Yasası burada uygulanmaz !
Burası
bataryanın artı kutbudur ve burası eksi kutbu; böylece batarya içindeki elektrik alan bu
yöndedir.
Öz-indüktans
içindeki elektrik alan 0’dır, çünkü öz-indüktans dirence sahip değildir;
böylece o süper-iletken bir malzemedir. Direnç içindeki elektrik alan – akım bu
yöndeyse, ki öyle olacak --, direnç içindeki elektrik alan bu yönde olacaktır.
Böylece
şimdi kapalı halka integrali düzenli bir şekilde aşağıya E nokta dL olarak
yazarım.
Buradan
başlarım ve daima akım yönünde giderim; size de aynı şeyi yapmanızı öneririm.
Akım
için acaba yanlış yön mü tahmin ettim diye dikkat bile etmem.
O
da uygundur.
Sonra,
eksi işaretler bunu doğrultacaktır, onlar aslında yanlış yönü seçtiğinizi size
söyleyecektir; fakat halkayı daima akım yönünde dolanın, çünkü o zaman EMK daima
eksi LdI/dt’dir.
Eğer
akıma ters yönde giderseniz, o artı LdI/dt olur ve bu karışıklığa yol açabilir.
Böylece
daima akım yönünde gideceğim ve ilkin öz-indüktans üzerinden geçeceğim.
Öz-indüktans
içinde elektrik alan yoktur; böylece buradan buraya giderken entegral E nokta
dL 0’dır.
Kitaplarda
yanlış olan yer burasıdır. O, 0’dır.
Şimdi,
direnç üzerinden geçerim, ve böylece artı IR elde ederim;E ve dL aynı yöndedir.
Ohm
Yasası bunun IR olduğunu söyler.
Bataryanın
içinde, elektrik alanının tersinde giderim ve böylece eksi V elde ederim.
Şimdi
bu eksi LdL/dt’ye eşittir, ve bu devrede Faraday Yasasını uygulamak için tek
doğru yol budur.
Bunu,
daha iyi anlam içeren, biraz farklı bir biçimde yazabilirsiniz.
Örneğin,
V’yi ve L’yi aynı tarafa getirebilirsiniz---böylece V eksi L dL/dt eşit IR
yazabilirim.
Baktığınızda
aynı denklemdir, ama onu bu şekilde yazmanın hoş tarafı şudur ki burada dL/dt
pozitif olduğundan --zamanla artmaktadır---indüklenmiş EMF, ki değeri bu –
dikkat ederseniz, o daima bataryanın voltajına karşı durmaktadır – işte Lenz
Yasasının aslı budur.
dL/dt
0 olmadıkça, V eşit IR değildir; kuşkusuz
yeterince uzun süre beklerseniz, V eşit IR olur.
Böylece
bu diferansiyel denklemi çözmeliyiz; sık sık yapılan, tüm terimleri sol tarafa
getirip sağ yanı sıfırlamaktır.
Sık
sık LdL/dt artı IR eksi V eşit 0 denklemini görürsünüz..
Ve
burası 0 olduğu için, bazı fizikçiler bunu Kirchhoff Kuralı’nın bir uygulaması
sanır.
Bu
çok saçmadır. Bütün terimleri bu tarafa getirerek onu daima 0 yapabilirsiniz.
E
nokta dL’nin kapalı halka integrali 0 değildir; E nokta dL’nin kapalı halka
integrali eksi LdL/dt’dir; fakat eksi LdL/dt’yi bu tarafa geçirirsem, burada 0
elde ederim.
Kuşkusuz,
bu kitapları yazanlar, bunun doğru yanıt olduğunu biliyorlar ve şöyle bir
manevra yapıp bu denklemi elde ediyorlar ve buna Kirchhoff Kuralı diyorlar.
Üzüntü
verici, ve ne kadar da can sıkıcı.
Neyse,
çözeceğiniz denklem budur.
Bazılarınız
bu denklemi zaten Mekanik’te çözebiliyordunuz.
Elbette
orada I yoktu.
Orada
konum için X vardı; muhtemelen bunu sürtünme söz konusu olduğunda çözmüştünüz. Belki
de çözmediniz.
Bu
diferansiyel denklemin çözümünü vereceğim. Çok kolay bir çözümdür.
Akım,
zamanın fonksiyonu olarak, bir maksimum değer çarpı 1- e üzeri eksi R bölü L
çarpı T’dir; burada Imax , V bölü R’dir; bu maksimum akımdır.
Buna
biraz daha ayrıntılı biçimde bakalım:
İlk
olarak, t = 0 olduğunda, gerçekten I = 0 bulacağımıza dikkat edin.
Burada
t yerine 0 yazarsanız, 1-1’i elde edersiniz.
Böylece
gerçekten I = 0 olduğunu bulursunuz.
t’nin
sonsuza gittiği yazılırsa, tam beklediğiniz gibi, gerçekten I’yı V bölü R olarak bulursunuz.
Eğer
t sonsuz olursa, açıkça öz-indüktans, tabir caizse, tüm gücünü kaybetmiştir ve
akım basitçe V bölü R’dir; sahip olacağınız maksimum akım budur.
Bu
bir gerekliliktir, bu bir gereksinimdir.
Eğer
L bölü R saniye beklerseniz---- inanın ya da inanmayın, eğer biraz zamanınız
varsa, gerçekten L bölü R’nin, birim olarak, saniye olduğuna kendinizi ikna
edersiniz—evet, L/R saniye beklerseniz, I akımı, Imak ‘ın yaklaşık
%63’ü olur,; çünkü eğer t = L/R ise, 1-1/e elde edersiniz, ve bu da yaklaşık
olarak 0,63’tür.
Eğer
iki misli zaman beklerseniz, maksimum akımın %86’sına sahip olursunuz.
Diğer
bir deyişle, işte burada,- eğer L/R saniye beklersem, bu değer, olası maksimum
değerin 0,63’ü olur, ve sonra hızla tırmanır ve asimptotik olarak, eninde
sonunda maksimum akıma yaklaşır, yani V/R olur.
Emin
olmak için, Web’de bulabileceğiniz ek ders notlarını indiriniz.
Şimdi
şunu yapacağım, bu voltajı aniden 0’a indireceğim.
Bunu
yapmanın yolu, basitçe kısa devre yapmaktır.
Elbette
tahtada, basitçe onu kaldırıveririm. O artık orada olmaz.
Akım
hâlâ akıyor ve aniden yeni bir zamanda -- gene t0 zamanını tanımlarım --
voltaj 0’dır.
İşte
şimdi “şimdi neler olacak?” sorusu gelir.
Evet,
öz-indüktans aslında akımın azalmasından hoşlanmaz, böylece bu değişimle
savaşacaktır: Dolayısıyla akımın hemen sönmeyeceğini beklersiniz; beklediğiniz
gibi, akım, buna benzer olarak aşağıya doğru iner.
Yeterince
beklerseniz, istersiniz ki, t sonsuza gittiğinde; burada, t = 0 da akım hala
maksimumdur, yani hala V/R’dir; fakat sonsuza gittiğinizde -- yeteri kadar
beklerseniz – o zaman kuşkusuz, akım 0 haline gelmelidir.
Ve
akım sönerken, şu dirençte saniye başına I 2 R joule hızıyla ısı
üretilir ve sonra öyle bir zaman gelir ki akım neredeyse 0 olur ve tüm gösteri
biter.
Diferansiyel
denklemimize geri dönüp V’yi 0 yaparak, tam
zaman davranışını da hesaplayabiliriz.
Nerede
şu diferansiyel denklem? Gizleniyor mu? Oh, işte burada !
Bu
diferansiyel denklemi çözdüm; fakat bu şimdi 0’dır.
Bu
diferansiyel denklemin çözümü şudur: I
akımı, zamanın fonksiyonu olarak, I max çarpı e üzeri eksi R bölü L
çarpı t ‘dir. Bu ifade, sahip olmasını istediğiniz tüm niceliklere sahiptir;
çünkü dikkat ederseniz, t = 0’da -- t =
0 koyarsanız -- akım gerçekten
maksimumdur ve istenilen de budur.
Büyük
V’yi 0 yaptığınız an işte budur; akım hala geçmektedir.
Fakat
dikkat ederseniz, t sonsuza gittiğinde---yeterince beklediğinizde--- akım gerçekten
de 0 olmaktadır.
Ve
L bölü R saniye beklerseniz, maksimum akımınızın %37 ‘sine düşersiniz.
Böylece
şimdi I’ye giderseniz, bu t = 0’da I’yi tanımlar; böylece şimdi L bölü R saniye
beklerseniz, buradaki bu değer, şu değerin %37’si kadardır.
Böylece
%63 kaybınız var.
Ve
böylece görüyorsunuz ki, bu, devrenin kendi yarattığı manyetik akısıyla
mücadele etme yetisine sahip olma olgusunun bir sonucudur.
Batarya
yerindeyken, akım burada mutlu bir şekilde akıyorken, akım, diyelim ki, her an
Imax değerindeydi -- en azından bu değere -- V / R ‘ye -- çok
yakındı.
Dolayısıyla
her an, dirençte üretilen bir ısı vardır.
Saniye
başına I kare R joule kadar. Bu enerjiyi kim sağlıyordu? Elbette ki batarya.
Fakat
şimdi, şimdi bataryayı çıkardığımda, hâlâ akım geçiyor; bu demektir ki, akım sönerken, dirençte hâlâ üretilen ısı vardır ve bu
ısı, akım en sonunda 0 oluncaya kadar, yavaş yavaş çıkmaya devam eder.
Peki
şimdi enerji nerden geliyor?
Enerji
solenoid’te var olan manyetik alandan gelir, ve bu düşünce---yani sahip
olduğunuz bu enerji, ki aslında önce manyetik alan formundaydı, şimdi ısı
formunda çıkmaktadır – “manyetik alan enerji yoğunluğu” olarak adlandırdığımız
şeyi geliştirmemizi sağlar.
İlk
önce, akımın bir maksimum değerden 0 ’a ininceye dek, ne kadar ısı çıkacağını
hesaplayalım.
Hmmm,
bazı şeyleri silmek zorundayım. Bu kısmı sileceğim.
Böylece
akım, zamanın her anında, dirençte ısı üretir; öyleyse, voltaj t = 0’da 0 oluyorsa, ısı miktarı şudur; uh-uh, burada
kare yok.
I
kare R dt ‘nin 0’dan sonsuza kadar alınmış entegrali, akım sönerken üretilen toplam
ısıdır. Bu akımı biliyorum--- az önce sildim onu, ama hâlâ hatırlıyorum---böylece Imax’ı
dışarı alırım ve direnci dışarı alırım ve burada 0’dan sonsuza e üzeri eksi R
bölü L çarpı t dt’nin integrali kalır.
Bu
çok basit bir entegraldir. Bu integral, L bölü 2R’dir.
Bu
arada, o I karedir, böylece burada 2’ye sahibim.
Bu
çok önemli. 2’yi unutmayın.
Ve
böylece bu integral L bölü 2R’dir; böylece I maksimum kare R L bölü 2R sonucuna
bakarsam, bir bölü iki L çarpı I max 2 ’yi elde ederim.
Bu,
ısı biçiminde ortaya çıkar; I max ise,
akım uzun bir süre aktıktan sonra sahip olduğumuz maksimum akımdır.
Artık
sayılarla oynayıp, bu alanda metre küp başına ne kadar enerji olduğunu
hesaplayabilirim; çünkü manyetik alan tamamıyla solenoidin içindedir.
Sonunda
bir bölü iki, L I 2 kadar enerji çıkacağını biliyorum. I ifadesi
burada var, böylece I yerine B bölü mü 0 çarpı L bölü N’yi koyabilirim ve
burada L ‘yim var.
Burada
L’yi yerine koyarım, ve I’yı yerine yazarım ---şimdilik maksimumu bırakabilirsiniz--- Bu açıkça bize zamanın her anında solenoid
boyunca giden bir I akımına sahipken, solenoidin içinde manyetik alan biçimde
mevcut olan enerjinin (1/2) L I 2 olduğunu söyler.
Böylece
bunu yaparsanız, yani büyük L ve büyük I ‘yi yerlerine yazarsanız; (1/2) L I 2
‘nin , B 2 bölü 2 mü0 çarpı pi küçük r 2
çarpı küçük ℓ olur.
Bunu
evde kontrol edin. Basit bir yerleştirme işlemidir.
Fakat
bu, solenoidin manyetik alan içeren hacmidir; dışarıda her yerde manyetik alanı
0 kabul etmiştik.
Bunu
kabul ederseniz, manyetik alan enerji yoğunluğu için – yani, metre küp başına
ne kadar enerji olduğu ile ilgili -- bir sonuç bulursunuz – bu da kuşkusuz, bu
değerdir.
Çünkü
bu, manyetik alanın toplam enerjisidir, akımı biliyorsak ve bu da, manyetik
alanın hacmidir.
Dolayısıyla,
manyetik alan enerji yoğunluğu B2 bölü 2 mü 0’dır; metre küp başına joule.
Böylece,
ilke olarak, uzayın her yerinde manyetik alanı biliyorsanız, tüm uzay üzerinden
entegralini alırsınız ve manyetik alan içinde var olan toplam enerjiyi hesaplayabilirsiniz.
İlk
derslerimizde, elektrik alan için de benzer şeyler yapmıştık.
Elektrik
alan enerji yoğunluğunu hesaplamıştık.
Belki
de onun ne olduğunu hatırlarsınız. O, bir bölü iki epsilon 0 kappa çarpı E2 idi.
O
da metre küp başına joule’dü.
Bu,
bir elektrik alan halinde, yükleri belli bir yerleşimde düzenlemek için yapmam
gereken işi temsil eder.
Manyetik
alan halindeyse, saf bir öz-indüktör içinden akımı geçirmek için yapmam gereken
iştir bu.
Bunun
anlamı, öz-indüktörün direncinin 0 olduğudur; solenoid, akımın gelişmesine
karşı çıktığı için iş alır ve dolayısıyla ben iş yapmak zorunda kalırım.
Böylece
bu ikisi arasında bir paralellik vardır.
Size,
öz-indüktörlerin kendi akımlarına ne kadar şiddetle karşı çıkabildiklerini çok
dramatik bir şekilde göstereceğim; bunu şuradaki
düzenekle yapacağım; burada 12 voltluk bir
araba aküsü ve iki tane ampül var.
Ve
burada 30 Henry’lik devasa bir L öz-indüktansına sahibim.
Bu derste,
daha sonra, böylesine yüksek bir öz-indüktansın nasıl yapılacağını öğreneceğiz.
Burada bir ampülüm var.
Bu
ampul 6 ohmluk bir dirence sahip.
Bu
öz-indüktans, ona burada yapılacak bir şey yok. 4 ohmluk bir dirence sahip
olabilir.
Burada
süper iletken tellerimiz de yok; dolayısıyla teller 4 ohm kadar dirence
sahiptir.
Bu
konuda da bir şey yapamam; beni bağışlayın!
Burada
4 ohmluk bir başka direncim var ve diğerinin aynısından -- 6 ohmluk – bir ampül daha ve burada araba aküm artı bir anahtarım
var.
Araba
aküsü 12 volt. Anahtarı kapatacağım, akım
geçecek.
Bu
ampülün neredeyse aniden yandığını göreceksiniz.
Bu halkada
öz-indüktans yoktur --- şey, belki birkaç mikro Henry veya daha az var --fakat
bu halka içinde burada devasa bir öz-indüktans vardır, ve böylece öz-indüktansın
akıma aldırmadığı söylenir; aldırmıyor, sadece bekliyor, ve ampülün çok yavaş
yandığını göreceksiniz.
Bunun
ne kadar süre aldığını hesaplayabiliriz; çünkü burada 10 ohma ---6 ohm ve 4
ohm---sahibiz; böylece L bölü R, 30 bölü 10, -- ki bu 3 saniyedir.
Böylece,
bu zamanın iki katı olan 6 saniye sonra bile, ampulden geçen akım, onun
maksimununun sadece %86’sıdır.
Fakat,
ampuldeki ışık kuşkusuz I2 R ile orantılı olduğundan, bu demektir ki
ışık, maksimumun sadece %75’idir; 9
saniye bekleseniz bile, burada ortaya çıkan ışık maksimumunun hâlâ sadece %90’ıdır, oysaki bu
hemen ortaya çıkar.
Buraya
4 ohmu koymamızın nedeni, ohmik direnç açısından, bu kısmın bu kısma özdeş
olmasını istememizdir.
Buraya
yapay olarak 4 ohm eklemiş olmamızın nedeni budur; çünkü öz-indüktansta daima 4 ohm vardır, buna bir
şey yapamayız.
Şimdi
dikkate değer bir örnek göreceğiz.
Bu
bir ampül..
Bir
tane de burada, ve bir ampül de burada var. İnanılmaz canavar olan öz-indüktans
buradadır.
Işıkları
açacağım; ampul ışıklarını daha iyi görebilmeniz için, ışık düzeninde birazcık
değişiklik yapacağım.
Ampuller
sadece 8-wattlık ampüllerdir; çok güçlü değiller, fazla parlak da değildir;
fakat etki çok açık olacak.
Hazır
mısınız? – Sanırım, hemen yanacak olan bu; bu biraz zaman alacak—üç, iki, biiir; sıfır.
Bir,
iki, üç, dört, beş, altı, gördünüz mü nasıl yavaş?
Hala
parlak değil, gittikçe de parlaklaşıyor.
O hâlâ
bunun kadar parlak
değil.
Gitgide
parlaklaşıyor. Aslında zamanı sayarak
bunu yapabilirsiniz.
Bu
arada, size verdiğim direnç değerleri, lamba ısındığında gerçekleşir.
Üç,
iki, bir, sıfır,,,, bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on
bir, on iki, hala parladığını göremiyorum.
Burada
gördüğünüz, öz-indüktansın kendisiyle savaşımına dikkate değer bir örnektir.
Öz-indüktans
adının böylesine hoş olması bundandır.
Şimdi
bir adım daha ileri gitmek ve LR devresine bir dalgalı akım kaynağıyla güç vermek
istiyorum.
Bir
AC yani dalgalı akım güç kaynağınız varsa --
ki bunda voltaj her zaman değişir --şimdi, kuşkusuz, öz-indüktans hep savaşım
halindedir, bu devrede gördüğümüz gibi sadece başlangıçta değil; şimdi neredeyse
her zaman aktiftir.
Böylece
şunu kaldırayım ve şimdi bataryanın yerine AC güç kaynağını koyayım, ki normalde
buraya bir dalgalandırıcı koyuyoruz; burada L öz-indüktansı var ve burada da R direncimiz.
Bu
güç kaynağından sağlanan voltaj V0 çarpı kosinüs omega t olur; omega
açısal frekanstır.
Şimdi,
Faraday Yasasını uygulayacağım, Kirchhoff Kuralını değil -- Faraday Yasasını-- Bu
devrenin etrafında dolandığımda, bir diferansiyel denklem kurarım.
Kuşkusuz,
diferansiyel denklem bunun tam aynısı olacaktır -- bu V hariç – bu V, şimdi V0
çarpı kosinüs omega t’dir. Şimdi bu diferansiyel denklemi çözmeliyim.
Tek
fark budur; tam sıfırdan başlamak zorunda değilim.
Bu
diferansiyel denklemin çözümü oldukça dikkate değerdir ve sezgisel değildir.
Akım
-- zamanın fonksiyonu olarak – bu kez, V0
bölü karekök R’nin karesi artı omega L’nin karesi çarpı kosinüs omega t eksi
fi’dir; bu fi açısının tanjantı, omega L
bölü R’dir.
Kuşkusuz,
bunları özümsemek için zamana ihtiyacınız var.
İlk
dikkat edeceğiniz şey, akım ve sürücü voltaj arasında bir faz gecikmesinin varlığıdır.
Eğer
fi, göreceğiniz gibi 90 derece ise, akım bir çeyrek devir kadar gecikir; aslında
olması gereken sezgisel olarak akımın sürücü voltajdan sonra gelmesidir, çünkü
öz-indüktans değişen akımla mücadele ediyor.
Böylece
akımın biraz sonra gelmesi, burada gecikme olması, belki de sizi şaşırtmaz.
Eğer
burada bu denkleme bakarsanız, kosinüsün önünde sahip olduğunuz terimin
maksimum akım olacağı açıktır; çünkü kosinüs terimi artı 1 ile eksi 1 arasında
dalgalanır, ve böylece burada bu, elde edebileceğiniz maksimum akım.
Bir
tam devirde, pozitif net değer ve negatif net değer elde edersiniz.
Burada
omega L’nin gerçekten direnç rolü oynayacağına dikkat edin. Ve omega L’nin
gerçek boyutu ohmdur.
O
gerçekten bir direnç rolü oynar; omega
çok büyükse, buradaki direnç de çok büyüktür ve böylece akımımız düşük olur.
Bu
sezgisel olarak akla yatkındır; çünkü omega büyükse, dL/dt değişimleri de
büyüktür ve böylece çok hızlı değişimler olunca, indüklenmiş EMF de büyük olur
ve böylece akım düşük olacaktır.
Ayrıca,
L büyükse, sistemin mücadele yeteneği de güçlü olur, böylece büyük bir direnç oluşur.
Böylece
L’nin burada, aşağıda, görünmesi de akla yakın gelir.
Eğer
omega düşükse, kafanızda omegayı 0 yapabilirsiniz.
Omega
0 olduğunda, dalgalı akıma bile sahip değilsiniz; o zaman sabit akıma
sahipsiniz demektir. Omegayı 0 yaptığınızda, basitçe I eşit V0 bölü
R elde edersiniz.
Bu
Ohm Yasasıdır; bunu elde edeceğiniz açıktır.
Şimdi
faz açısına bakalım.
Fi’nin
tanjantı, omega L bölü R’dir.
Eğer
öz-indüktans çok büyükse, sistem güçlü bir mücadele etme yeteneğine sahiptir;
böylece akımda büyük bir gecikmeye neden olur ve omeganın büyük olması halinde
de bu geçerlidir.
Eğer
omega büyükse, değişimler çok küçük zaman skalalarında olur ve böylece sistemin
geri mücadelesi güçlü olur.
Çünkü
hatırlarsanız, daima dL/dt ile orantılı EMK’ye sahipsiniz.
Böylece,
omega ve L’nin burada, yukarıda yer alması iyidir.
Bunlardan
birinin yüksek olması, sistemi mücadeleye sokar ve akımı geriletir.
Bir
LR devresine sahip olduğum bir durumu çözmüştüm – bu Web’dedir; onu kopyalamanıza gerek yok, oradan
indirebilirsiniz -- bu değerlere sahip olmamın nedeni şudur: bu, doğrudan
doğruya, biraz sonra yapacağım bir gösteri deneyiyle bağlantılıdır.
R ile
seri bağlı bir L görüyorsunuz. L = 10 milihenry ve R = 10 ohmdur. V0 ise 10 volt olsun.
Ve
burada üç frekans görüyorsunuz: 100 hertz, 1000 hertz ve 10000 hertz. Ve burada omeganın değerleri.
Hertz’leri
2 pi ile çarpmalısınız.
Ve
şimdi omega L’ye bakın.
Düşük
frekansta -- yüz hertz -- omega L eşit 6,3 ohmdur.
Bunu
10 ohm ile karşılaştırın.
Onlar
karşılaştırılabilir, fakat şimdi, örneğin, 10000 hertz’e bakın.
Omega
L muazzam. 630 ohm.
Böylece,
o, söz yerindeyse tamamen bu devrenin
direncini belirler.
Dolayısıyla
geçecek olan akım -- en azından maksimum akım bu değerdedir, ki bunu tahtada da
görmüştük – evet bu akım, yüksek frekansta aşırı derecede düşüktür.
Aynı
V0 değerine sahip olmasına karşın, düşük frekanstaki akımdan 50 kez
daha düşüktür.
Ve
sonra burada faz açılarını görüyorsunuz.
Bu
değerlere sahip olmanızın nedeni şudur: bunu size dinletebilirim, bunu size
duyurabilirim; çünkü sizin duyma yetiniz 100 Hertzde çok iyidir, ve hepiniz
genç olduğunuz için herhalde 10000 hertzi bile duyabilirsiniz; belki
bazılarınız 20 kilohertz’i bile işitebilir.
Yaşlandıkça,
yüksek frekansları duyma yetinizi kaybedersiniz.
Aslında,
benim frekans kesimim, 4000 hertz civarında bir yerde.
Size
müzik dinleteceğim; burada 3, 4, 5000 Hertz üretebilen kemanlar olacak ve sonra
aniden 10 milihenry’yi açacağım.
İlkin
burada 10 milihenry olmadan, size müzik dinleteceğim ve sonra 10 milihenry’yi
açacağım; ne duyacaksınız; kemanlar yok olacak, çünkü yüksek frekansta şimdi
akım muazzam azalacak; fakat düşük frekansta çok küçüktür; işte bu, bir
öz-indüktörün neler yapabileceği konusunda size bir fikir verir.
Şunu
dinleyiniz [ kemanla klasik müzik çalıyor], şu anda burada öz-indüktör yok.
Müzik
de yok.
Tamam.
Tamam.
Bu
değişik bir müzik.
Öz-indüktör
yok.
Öz-indüktör.
Yüksek
frekanslar gitti.
Öz-indüktör
yok.
Bir
keman konçertosunu bir viyolonsel konçertosuna çevirebilirsiniz.
Sırf
kemanları kestiniz. Tamam.
Faz
kaymasını size dinletemem, 90 derecelik bir
faz kayması durumunda bile. 90 derecelik faz kaymasının ne anlama geldiğini
anlarsak, bu açık hale gelir.
Bunun
anlamı şudur: 10.000 hertz’in bir devri esnasında -- ki bu, saniyenin sadece 10.000’de
1’i kadar sürer -- bu yüksek frekanslar sadece 25 mikrosaniye kadar kayar; bunu
ise kulaklarınızla duymanın bir yolu yoktur.
Bestecinin
bu kemanların normalden 25 mikrosaniye daha önce gelmesini istemesi olgusu, kuşkusuz
sizin duyamayacağınız bir şeydir.
Dolayısıyla
size faz kaymasını dinletemem; fakat faz kayması için başka bir şeylere
sahibim.
Ve
bu “ başka bir şeyler” için, bir önceki derse geri döneceğim -- bir kadını havaya
kaldırdığım derse -- manyetik kaldırma konusuna.
O
fikre geri döneceğim ve İlkbahar Tatili’nden hemen önce verdiğim o derste
yaptığımdan biraz daha derine ineceğim.
Bir
bobine sahiptim ve 60 hertz’lik dalgalı akımla bu bobini sürüyordum.
Yukarıdan
baktığımızı düşünelim; akım saat yönünde akıyordu, ki bu onu sizinle tartışırken
varsaydığım tam olarak buydu Bu bobin tarafından üretilen manyetik alan böyle
geliyordu -- manyetik dipol alanı --.
Burada,
bunun altında iletken bir plakamız vardı ve size demiştim ki, bu manyetik alan şiddeti artıyorken, burada, bu
değişime karşı koymaya çalışan bir indüklenmiş EMK olacak; böylece indüklenen akım – ki ona girdap akımı
diyorduk – bu yönde bir manyetik alan doğuracak.
Eğer
bu saat yönüyse, bu akım saatin zıt yönünde gidecek, dolayısıyla bu yönde bir manyetik
alan doğuracaktır.
O, artan
manyetik alandaki değişime karşı koyar: Lenz Yasası.
İki
akım zıt yönlerde olduğundan, ikisi birbirlerini iter.
Buna
ikna olmuştunuz; böylece bir kadını havaya kaldırmıştık.
Bununla
beraber, bana hiç kimse “biraz sonra manyetik alan hâlâ
aşağı yönde fakat
azalıyorken ne olur” diye sormamıştı; çünkü akım AC yani dalgalı akım olduğundan,
zamanı gelince manyetik alan azalacaktır.
Şimdi
buradaki EMK tersine dönmelidir; çünkü Lenz “üzgünüm, ben azalmadan hoşlanmıyorum”
der.
EMK
tersine döndüğü anda, bu akım da tersine dönecektir.
Şimdi
iki akım aynı yöndedir; artık onlar birbirlerini çekerler ve böylece manyetik kaldırmanız
gider.
Zamanın
yarısında birbirlerini çekerler, yarısında ise iterler.
Fakat
gene de bir kadını havaya kaldırmıştık; işte bu sır öz-indüktansta yatar.
Orada
burada bir yolda – ki bu yolu benim tahmin etmem çok zor – akan bu akım belli
bir R direncine ve belli bir L öz-indüktansına sahiptir.
Omeganın
ne olduğunu biliyoruz, yaklaşık 360’dır.
Böylece
bu iletkende elde ettiğimiz indüklenmiş akım, şu denklemde verilen bir faz
açısı kadar geride kalır, indüklenmiş EMK’in gerisinde kalır.
EMK
derhal bu bobinin yaptığıyla bağlaşır, fakat indüklenen akım geride kalır.
Belki
bunu biraz daha bile ayrıntılı olarak görmemizi sağlayacak bir şey var burada.
Bu
kırmızı eğri bobinden, orada yukarıda gördüğünüz bobinden geçen akımdır.
Akım
siyah çizginin üstünde olduğunda saat yönündedir ; siyah çizginin altında
olduğunda ise saatin tersi yönündedir.
Düşey
ölçek keyfidir. Yeşil eğri EMK’tir, ki o iletkende indüklenmiştir.
Dikkat
ederseniz, manyetik alan arttığında, akım bobinde yükseldiğinde, iletkendeki
EMK bu manyetik alanın değişimine karşı duracak yöndedir.
Ancak
manyetik alan aşağı gittiğinde, bobindeki akım aşağı gittiğinde, EMK derhal tersine
döner, ki biraz önce size bahsettiğim şey buydu. Dolayısıyla indüklenen akım ve
indüklenen EMK aynı fazdaysalar, zamanın yarısında çekme ve diğer yarısında
itme olur ve bu manyetik kaldırma vermez.
Burada
gördüğünüz mavi eğri, indüklenmiş akımı temsil eder.
Buna
girdap akımı diyorum.
İndüklenen
EMK ve indüklenen akım arasında faz kayması yoksa, zamanın yarısında mavi akım ile
kırmızı akımın zıt yönlerde olduğuna dikkat edin.
Onlar
karşıt yönlerde olduklarında birbirlerini iterler.
Aynı
yönlerde olduklarında birbirlerini çekerler.
Fakat
şimdi, bir faz kayması varsa, öyle ki indüklenen akım EMK’ten sonra gelirse -- ben
dramatik bir şey yapıyorum, faz kaymasını tam 90 derece alıyorum, böylece akım
şimdi indüklenen EMK’ne göre 90 derece gecikmiştir -- şimdi bakın; kırmızı ve
mavi eğriler daima zıt yönlerdedir.
Ve
böylece zamanın yüzde yüzünde iten bir kuvvet vardır.
Bobin
iletkeni iter ve iletken de bobini iter.
Bir
kadını havaya kaldırdığımız o durumda, eminim ki faz gecikmesi 90 derece değildi,
sadece 30 ya da 40 dereceydi. Fakat net sonuç burada şudur ki, kayma 90 derece
değildir; net olarak, ortalama anlamda, itici bir kuvvet elde ederim.
Bu
bobinin kaldırması ve dolayısıyla bir kadının havaya kaldırılması halinde,
itici kuvvetin gizi, burada sonlu bir
öz-indüktansın yer alması olgusunda yatar..
R
sıfır ise, tabiî ki süper iletkene sahibiz ve fi daima 90 derecedir.
R
sıfır olduğunda, bu sonsuz derecede yüksektir; böylece 90 derece faz kayması
elde ederiz. Bir gösteri deneyi yapmıştım, orada bir süper iletken üzerinde
yüzen küçük bir mıknatısım vardı. O ideal bir durumdu.
Fi 90
dereceydi; böylece onlar daima birbirlerini ittiler.
Bugün
daha kontrollu bir gösteri deneyi yapmak istiyorum; onun vasıtasıyla aslında öz-indüktansı
hesaplayabilirim ve direnci de hesaplayabilirim.
Bugün
yapacağım şey şu: Durağan bir bobin alacağım ve durağan olmayan bir iletken. İşte
bobinim.
Dalgalı
akım, 60 hertz. Bobin burada.
Bir
halkam var, halka alüminyumdan yapılmış.
Halkanın boyutlarını tam olarak biliyorum.
Yarıçapı
biliyorum: yaklaşık 5 santimetre. Kalınlığı biliyorum, her şeyi biliyorum.
O
bir alüminyum halka ve 5 santimetre kadar bir yarıçapı var.
Boyutlarını
bildiğim için, bu halkanın direncini hesaplayabilirim.
Eğer
size boyutları verirsem, bunu siz de yapabilirsiniz.
Halkanın
direnci çok kaba olarak 7 çarpı 10 üzeri eksi 5 ohmdur. Çok küçük.
Bu
arada, bu oda sıcaklığındaki direnç; sıcaklığı
düşürürseniz, direnç de düşer.
Halkanın
öz-indüktansını da çok kaba olarak hesaplayabilirim.
Bu o
kadar kolay değil; çünkü burada öz-indüktansı hesapladığımda, manyetik alan
sabit idi. Onun içeride sabit, düzgün olduğunu varsaymıştım.
Halka
halinde, bu durum söz konusu olamaz. Bir dipol alanına sahipsiniz.
Bununla
birlikte, halkanın yüzeyinde her yerde manyetik alanın aynı olduğunu varsaydım --
bu varsayımla %20 ya da 30 kadar yanılabilirim -- bu varsayımla öz-indüktansı
10 üzeri eksi 7 Henry bulurum.
Omeganın
ne olduğunu biliyorum.
Omega
360, kaba olarak; böylece bu halka için, bu omega frekansında, omega L bölü
R’yi yaklaşık olarak 1/2 bulurum.
Ve
bu bana 25 derecelik bir fi faz açısı verir; böylece halka bobin tarafından
itilir ve kuşkusuz, bobin de halkayı iter.
Halkayı
buraya koyacağım; halka bunun tarafından
desteklenir, böylece halka devrilip düşmez.
Bu
deney ile diğeri arasındaki tek fark şudur ki, her şeyden önce orada çok nicel olabilirim,
gerçekten de faz açısını hesaplayabilirim ki bu, burada neredeyse olanaksızdır.
Burada,
iletkeni kaldıracağım; bobin durağan.
Orada
ise durağan olan iletkendi; bobin yüzüyordu. Fakat kuşkusuz fikir kesinlikle
aynıdır.
Şimdi
yapmak istediğim, burada onu görmenizi sağlamak; aslında, hmmm, onu yapmalıyım,
bu yukarıya yükselmeli.
Evet,
burada halkayı görüyorsunuz.
Belki
de öncelikle size tüm deney düzeneğini göstermeliyim.
Halka
buraya konuyor, bu bir alüminyum halka; basitçe bu bobinden 60 hertz, 110 volt geçirerek
halkayı yukarı kaldıracağım; umarım yanlış bir şey yapmam.
Hayır,
dalgalı akımı açmalıyım. Aman Tanrım, bu değildi, evet, amacım bu değildi.
İşin
güzel yanı şu ki, şimdi halkanın üzerinde oturan bir kadın yok.
Düşüncem
onu havaya kaldırmaktı.
Bu
arada, itildiğini gördünüz; bu oldukça açıktı. Aşırı yüksek bir akım vardı.
Akımım
aşırı yüksek; dolayısıyla onu biraz düşüreceğiz. Akımı yavaş yavaş arttıracağım; onun havaya kaldırıldığını görmenizi
istiyorum.
İşte,
yükseliyor.
Oh,
ekran kapandı. İşte. Ve onu kapatıyorum;
o hala yükseliyor, tabii ki.
Bunun
sırrı, öz-indüktans tarafından ortaya konan faz gecikmesidir.
Başka
bir halkam daha var burada, o da alüminyumdan, aynı halka; ancak dar bir yarığa
sahip.
Bu
halkadaki EMK aynı olacak. Fark yok.
Aslında,
bu halkanın öz-indüktansı aynıdır; fakat direnci muazzam; çünkü orada bir yarık
var ve direnç neredeyse sonsuzdur.
Böylece,
direnç sonsuz olursa, L’nin ve omeganın ne olduğu önemli olmadan, fi 0’a
gidecektir. O itmeyecektir.
Zamanın
yarısında çekecek, yarısınnda itecektir.
Bu
demektir ki hiçbir şey olmaz; manyetik kaldırma yoktur.
Benzer
EMK, benzer öz-indüktans, fakat sonsuz direnç;
ve orada siz manyetik kaldırma
görebilirsiniz.
Direncinin
çok büyük olması nedeniyle, halkada indüklenen akım aşırı küçük olduğundan,
halka üzerindeki kuvvet – ister itme, isterse çekme olsun -- her durumda pratik olarak 0 ‘dır.
Böylece
bu, halkanın hiç hareket etmemesi için yeterli bir nedendir.
Tamam,
yarın yaptığınız motorların heyecanlı testi sırasında hepinizi görmeyi umut
ediyorum.