http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002
Lütfen aşağıdaki
alıntı biçimini kullanınız:
Lewin, Walter, 8.02
Elektrik ve Manyetizma, Bahar 2002 (Massachusetts Institute of Technology:
MIT OpenCourseWare). http://ocw.mit.edu (accessed MM DD, YYYY). License: Creative Commons
Attribution-Noncommercial-Share Alike.
Not: Alıntılarınızda
lütfen bu materyalin gerçek tarihini kullanınız.
Bu materyalin alıntı olarak
gösterilmesi veya kullanım koşullarımız hakkında daha fazla bilgi için, http://ocw.mit.edu/terms web sitesini ziyaret
ediniz.
http://ocw.mit.edu
8.02 Elektrik ve
Manyetizma, Bahar 2002
Transkript – Ders 19 Sihirbazlar Kadınları Nasıl Havaya Kaldırır
Yapacağınız
motor için 10 gününüz kaldı; dolayısıyla İlkbahar Tatili için güzel bir proje.
Size
bazı ipuçları vereceğim.
Pervanenizin
sürtünmesini elinizden geldiğince düşük tutun.
Herhangi
bir yağ kullanamazsınız; elbette buna izin yok.
Pervanenin
denge ayarını elinizden geldiğince iyi yapın.
Ve
pervanenin sıçramasını, titreşmesini önlemeye çalışın; çünkü pervane titreştiği
zaman, akıma ihtiyaç duyduğunda akımla bağlantısını kaybeder, böylece tork
olmaz.
Motorlarınızı
nasıl test edeceğiz?
Bunu
stroboskopla yapacağız; bunu nasıl yapacağımızı size göstermeye karar verdim.
Yapılacak
en iyi şey, herhalde budur.
Burada
bizim bir diskimiz var; onu 1000 devir bölü dakika (DBD) ile
döndüreceğiz.
Farzedelim
ki, bu sizin motorunuz olsun.
Onu
bir stroboskop ışığıyla hareketsiz görünene kadar ışıklandıracağız.
Bu
durumda, stroboskopu öyle ayarladım ki disk, kabaca hareketsiz görünüyor. Şimdi
stroboskop dakikada 500 kez yanıp sönüyor, motor ise dakikada 1000 devir yapıyor.
Bu
yüzden, bunun sizin motorunuzun dönme hızı olmadığı açıktır.
Gerçekte
motorunuz, her iki ışık parıltısı arasında iki kez dönüyor.
Ve
bunu bilmemizin herhangi bir yolu yok; bu yüzden frekansı iki katına çıkarırız.
Şimdi
stroboskop ışığının yanıp sönme frekansını iki katına çıkarmaya çalışıyorum.
Ve şimdi o, yine hala hareketsiz.
Bu
yüzden sizin motorunuzun dakikada 1000 devir yaptığını düşünebiliriz; ama henüz
bilmiyoruz.
Belki
o, 2000 DBD yapıyordur. Belki de 3000 DBD’dir.
Şimdi
ne yapacağız; frekansı iki katına çıkaracağız.
Stroboskop
ışığını 2000 DBD’ye çıkacağız.
Ve
şimdi gördüğümüz, çift görüntüdür.
Böylece
2000 DBD dışlanmış oldu; ve 2000 DBD’nın katları da dışlandı.
Bu
yüzden 4000 DBD dışlandı, 6000 ve 8000 de dışlandı.
Fakat
henüz dışlanmamış olanlar 3000, 5000 ve 7000’dir.
Dolayısıyla
bunları da sınamalıyız.
Diğer
taftan, ben zaten bu motorun 1000 DBD olduğunu söylemiştim; şimdi bunu sınamak
saçmalık diyebilirsiniz.
Fakat
elbette gerçek yarışma esnasında, motorunuzun doğru DBD’ye sahip olduğumuza
ikna oluncaya kadar, yolumuza devam edeceğiz.
Bu
yüzden onu şöyle yapacağız:
Pervanenizin
bir tarafına küçük bir parça beyaz boya süreceğiz; yapılacak şey bu.
Kuşkusuz,
motorunuz dönme hızı açısından son derece kararsız ise, tam doğru sayıya
ulaşmak kolay olmayacaktır.
Sizinle
kalpten söz etmek istiyorum. Kalbimiz dört odacığa sahiptir.
O
bu şekilde görünür. Sol kulakçık ve sağ kulakçık.
Belki
de onun kalp olarak isimlendirilmesinin nedeni budur.
Ve
burası sol ve sağ karıncık. Ve burası aorttur.
Kalbin
tek görevi vardır: kanı pompalamak.
Yaklaşık
olarak dakikada 5 çeyrek ki o saatte 75 galon eder; o da günde 70 fıçı eder, ve bu da 75 yıl içerisinde yaklaşık 2 milyon fıçı kan demektir.
Ve
o, dakikada ortalama 70 kez pompalar.
Eğer
sizin beyninize giden kan 5 saniye durursa, bilincinizi kaybedersiniz.
Bu
süre kalbinizin 5 kez atışıdır ve siz yere düşersiniz.
Ve
4 dakika sonra kalıcı bir beyin hasarı oluşur.
Kalp
kesinlikle kafa karıştırıcı bir yolla çalışır. Oldukça karmaşıktır.
Tabiat
onu bir milyar yılda tasarladı. Fakat yine de o hala etkileyicidir.
Her
bir kalp hücresi küçük bir kimyasal pildir. Ve o iyonları içeriye veya dışarıya
istediği gibi pompalar.
Normal
durumda her bir kalp hücresi, dışarıyı referans aldığımızda, içerisi eksi 80 mili
volttur.
Bazı
hücreler vardır, onlar kalp pili olarak adlandırılır.
Onlar
sağ kulakçığın yanında yaklaşık 1 milimetrekarelik çok küçük bir bölgeye
yerleştirilmiştir ve potansiyellerini eksi 80 milivolttan artı 20 milivolta kadar
değiştirirler.
Bunu
neden yaptıklarının farklı bir hikâyesi vardır. Şimdi onu anlatmayacağım.
Onlar
artı 20 milivolta çıkınca, komşu hücreler de onları izler ve kalp üzerinde bir
dalga yayılır.
Size
biraz sonra bir çizim yapacağım.
Dalga
ilk önce kulakçık odacıkları üzerinden ve sonra karıncık odacıkları üzerinden
hareket eder.
Ve
hücreler dışarıya göre içeride artı 20 mili volt olduğunda, onlar kasılırlar.
Bu
yüzden onlar bir kası oluşturur. Tüm kalp büyük bir kastır.
Ve
yaklaşık saniyenin10 de 2’si kadar sonra, hücreler eksi 80 mili volta geri
dönerler ve dalga aşağıdan yukarıya gider.
Ve
sonra bütün bu şeyler, yine kalp pili hücrelerinden gelen yeni mesajlar için
beklerler. Bu yaklaşık 1 saniye sürer ve sonra tüm süreç yeniden başlar.
Şimdi
daha kesin olmak istiyorum.
İşte
bir kalp hücresi. Bu
yaklaşık olarak 10 mikron büyüklüğündedir.
Ve
bu hücre dışarıya göre eksi 80 milivolta sahiptir.
Böylece
bu onun pozitif iyonları dışarı ittiği ve bu yüzden içerinin negatif olduğu
anlamına gelir.
Ve
dışarıda, burada E alanı yoktur. Çünkü buraya bir yere Gaussian bir yüzey
koyarsanız, içeride net yük yoktur.
Fakat
elbette burada duvarları geçerken artıdan eksiye bir elektik alanı vardır.
Şimdi
artı 20 milivoltluk duruma değişim demek olan kutupsuzlanma başlar; bu
yukarıdan başlar.
Ve
şimdi onun artı 20 milivolt değil de 0 milivolt olduğunu farz edeceğim; bunu böyle görmek daha kolay.
Eğer
biz bu hücreye sahipsek ve dalga, diyelim ki, alt yarı-yoldadır ve şimdi burası
0 milivolttur; o zaman artık burada negatif yük yoktur ve artık burada pozitif
yük yoktur. Çünkü 0 milivoltlar dış dünyayla ilgilidir.
Böylece
artık buradan geçen bir elektrik alanı yoktur.
Başka
bir deyişle, hücrelerin yaptığı şey pozitif iyonları geriye içeri taşımaktır.
Fakat
burada durum hala önceki gibidir. Bu yüzden bu hala eksi 80 mili volttur.
Eğer
şimdi bakarsanız, burada pozitif tabakanın üzerinde negatif bir tabaka vardır.
Burası
pozitiftir, üstü negatiftir.
Ve
bu, kabaca elektrik dipolün alan şekline sahip bir elektrik alan oluşturur.
O,
bu şekle sahiptir.
Böylece
dalga hücrelerden geçerken, ancak o zaman onlar bir dipol oluştururlar.
Biz
bunu kutupsuzlanma olarak adlandırırız.
Bir
az sonra, bu dalga geçtiği zaman, her şey artı 20 mili volttur.
Ben
burayı 0 seçmiştim, aslında o artı 20 milivoltur.
Bu
sadece açıklamada daha kolaydı.
Böylece
demek oluyor ki, şimdi içerisi artıdır, bu yüzden pozitif iyonlar içeridedir,
negatif iyonlar dışarıdadır ve E alanı burada tekrar sıfırdır.
Şimdi
o eksi 80 milivolta geri döndüğünde, aşağıdan gelen yeniden-kutuplanma dalgası
vardır.
Önceden
yaptığım gibi, yine aynı hileyi yapacağım; şimdi dalganın yarım olduğunu farz
edeceğim. O eksi 80 değil, 0 milivolt.
Böylece
burada yükler yoktur, fakat buradaki yükler değişmemiştir.
Böylece
şimdi burada neyiniz var?
Pozitif
tabakanın üzerinde negatif tabakaya sahipsiniz.
Tamamen
daha önceden sahip olduğunuz şeye sahipsiniz.
Böylece,
gene aynı şekle sahip olan bir elektrik alanı, bir dipol elektrik alanı elde
edersiniz.
Böylece
ne olacaktır? Kasıldığı zaman, kutupsuzlanma dalgası aşağıya akacak ve burada
arkada artı 20 milivoltta hücreler bırakacaktır; böylece kalbin bu kısmı zaten
pompalamayı yapmıştı ve o artık aşağı doğru hareket eder.
Ve
sadece kutupsuzlanmanın oluştuğu yerdeki hücreler, yani sadece halka üzerinde
olanlar, elektrik dipol alana katkıda
bulunurlar.
Eğer
kalbin büyük bir kısmı olan, dolaşımın büyük bir kısmı olan dalga yoksa, o zaman elektrik dipol alanı yoktur.
Ve
yeniden-kutuplanma diğer yöne gittiği zaman,
kalp rahatlar. Çünkü hücreler
eksi 80 milivolta geri gider. Sonra tekrar bir elektrik dipol alanı oluşur; fakat
bu alan, sadece üzerlerinden yeniden-kutuplanma dalgasının hareket ettiği
hücrelerden oluşur.
Tüm
bu hücrelerin elektrik dipol alanlarının, birbirini burada desteklediğini kolayca
görebilirisiniz. Böylece kalbin ürettiği bir dipol alanı elde edersiniz.
Haydi kalbinize bakalım -- bu sizsiniz, bu
sizin vücudunuz, bacaklarınız ve bunlar kollarınız ve burası sizin kalbinizdir.
İşte bu dalga gidiyor.
İşte
sizin, kutupsuzlanma dalgası aşağıya giderken, ya da yeniden-kutuplanma dalgası
yukarı çıkarken üretilen elektrik alanınız.
Bir
elektrik alanı varsa, vücudunuzun farklı parçaları arasında bir potansiyel farkı
olacaktır.
Buradaki
göbek deliğinize bakınız ve bu elektrik alan çizgisini başınıza kadar takip
ediniz. Bir E alanı var.
Entegral
E nokta dl size potansiyel
farkını verir.
Vücudunuzun
çeşitli parçaları arasında potansiyel farkları olacağını görebilirsiniz.
Bu,
elektrokardiyogramın ardındaki düşüncedir.
Tipik
olarak kalbimizle ilgili daha fazla bilgi elde edinebilmemiz için kollarımıza,
bacaklarımıza, kafamıza ve göğsümüze bağlı 12 elektrot vardır.
İki
elektrot arasındaki maksimum potansiyel fark, genelde, yaklaşık 2-3 milivolttan
daha fazla değildir.
Size
sağlıklı bir insanın, sağlıklı bir kalp kardiyogramını göstermek istiyorum.
Burada
bir tane var.
Zaman
burada 1saniyedir. Ve buradan buraya ortalama 1 milivolttur.
P
dalgası – buna P dalgası deriz : kulakçık kutupsuzlandığında,
bu gözlenir. Böylece kutupsuzlanma dalgası kulakçığın üzerinde gider.
Dalga
biraz sonra karıncığın üzerinde ilerler; karıncık içerisinde çok daha fazla kas
olduğundan, büyük bir potansiyel farkı
elde edersiniz.
R
dalgasının daha yüksek olmasının nedeni budur.
Dalga
karıncık üzerine geri döndüğünde, T dalgası yeniden-kutuplanmadır.
Dipol
alanının aynı yönde olduğunu hatırlayınız. Bu T dalgasıdır.
U
dalgasına neyin sebep olduğu son zamanlara kadar bilinmiyor.
MIT
de kalp uzmanı Profesör Cohen ile bu konuda konuştum; U dalgasının ne ile
ilgili olduğunun bilinmediğini öğrendiğimde şaşırdım.
Herkesin
kardiyogramı bu kadar sağlıklı gözükmez.
Birleşik
Devletler’de her yıl 4000 insanın öldüğü, karıncık çarpıntısı olarak bilinen
berbat bir hastalık vardır; ani ölüm olarak da bilinir.
Karıncıklar,
atış dalgası ya da kalp pili dalgasından herhangi bir mesaj almaksızın çalışır;
rastgele, senkronize olmamış kutupsuzlanma
söz konusu olur.
Kalp
artık pompalayamaz; 5 saniye içerisinde, yerde bilincinizi kaybedersiniz ve 4
dakika içerisinde kalıcı beyin hasarınız olur.
Hastanelerde,
kalp hastaları sürekli izlenir; çarpıntı,
karıncık çarpıntısı gibi şiddetli bir kusurun farkına varılır varmaz, elektrik
şok tedavisi uygularlar.
Hızlı
olmak zorundasınızdır; beyin zarar görmeden önce sadece birkaç dakikanız vardır.
Onda bir saniyede 1 amper, 3000 volt
uygulanır.
Göğsün
her bir tarafı için büyük plakalar kullanılır. Bu, kuşkusuz, hastayı öldürmek için yeterlidir. Ne farkeder
ki; hasta zaten ölmek üzeredir.
Kalp
hastaları senkronizasyon problemleri yaşayabilirler; bu
durumda onlara bir kalp pili takılır; bu bir devredir.
Ve
bu kalp pili, kalp pili hücrelerinin rolünü üstlenir.
Kalp
atışı hızı belirli bir hızın altına düştüğü zaman, suni kalp pili görevi
devralır.
Yarım
milisaniye için yaklaşık 10 miliamper akım verir ve bunu dakikada 60 kez tekrarlar.
Böylece kutupsuzlanma dalgasını başlatır.
Bu
kalp pilleri dış dünyadan etkilenme konusunda çok hassastırlar; örneğin, bir
kişinin kalp pili, polis arabalarının radar tarama sisteminden her 10 saniyede
yayılan sirenden dolayı durmuştu.
İçeriye
bir çarpıntı giderici, başka bir deyişle, ani ölüm durumuna gelindiğinde elektrik
şokları veren bir sistem yerleştirmek mümkündür.
Bu
sistem ters bir şeyler olduğunu, karıncıkta çarpıntı olduğunu algılar ve
tamamen kendi kendine yaklaşık 5,5 mili saniye içerisinde 5 amperden 10 ampere kadar
650 volt uygular.
Hastayı
öldürecek kadar yüksek değildir. Bütün düşünce, kalbi senkronize hale geri
döndürmek için bir tür canlandırmadır; bu kutupsuzlanma dalgasını tekrar
senkronize etmedir.
Şimdi
size bir öğrencinin kalp kardiyogramını göstermek istiyorum; bazı zorluklardan
kaçınmak için, sağlıklı birini tercih edeceğim.
Kendini
güçlü hissediyor musun? Sağlıklı bir kişi misin? Gönüllü olmak ister
misin?
Dar
pantolon giymiş; neyse, bir şeyler
yaparız.
Tamam,
niçin oturmuyorsun?
İyi,
bir şey yok gel, gel. Biz, biz, bir yol bulacağız.
Pekala, şimdi elektrotları takmak zorundayız--
bizim 12 elektrotumuz yok, yalnızca 3 elektrot kullanacağız.
Birincisi
-- sizin sıkı pantolonunuz nedeniyle endişeliyim.
Paçalarını
biraz yukarıya kıvırabilir misin? Tamam. Tamam, birisini buraya takalım. Umut
edelim ki o iyi temas etsin.
Diğerleri
de kollarına. Çok iyi bir elektriksel kontağa ihtiyacımız var. Dolayısıyla
buraya biraz iletken yağ süreceğiz.
Çok
az süreceğim -- biraz kolunu kirletecek.
Biraz sonra temizleme fırsatı vereceğim.
Böylece
önce bunu koyalım -- rahat ol, tamam mı?
Evet, elbette.
Kıyafetinin
kolunu kıvırabilir misin? Çok güzel.
Ve
belki bunu kolunun üzerine koyabilirsin, evet, daha yukarı, evet bu iyi.
Daha
yukarı. Oh dostum, harika, kaslısın.
[gülüşmeler].
Evet,
şimdi rahatla Eğer
biraz acıtırsa, oh iyi, bunun yapılış
şekli böyle.
İyi
temasa ihtiyacımız var.
Tamam,
şimdi diğer koluna. Gene iletkenliği artıran pis sıvıdan biraz.
Senin
başka bir lastik banda ihtiyacın var, onu kolunun yukarısına koy.
Çok
iyi, evet. Pekala.
Şimdi
senin rahat olman çok önemli, çünkü sen hareket ettiğin zaman, diğer kas hücreleri de elektrik dipol alanları
oluşturacaklar.
Ve
biz bunu istemiyoruz, çünkü o zaman bu baskın olur.
Pekala. Sizin buna göz atmanızı
sağlayacağım.
Evet.
Her şey tamam mı?
Işığın
durumunu değiştireyim ki, biraz sonra orada olacakları görebilesiniz..
Ohh
dostum. Ohh, vay anasını şuna bakın. Ohh,
vay canına.
Ohh
bakın! Senin P dalganı göremiyorum.
Fakat T dalgan şaşırtıcı, doğru -- şaşırtıcı bir R dalgan
var ! O, R dalgasına benziyor, R dalgan yanlış yönde.
İyi hissediyor musun?
Rahatsın,
değil mi?
Evet, senin P dalganı göremiyorum.
Bazı insanlar P dalgası olmaksızın da yaşayabilirler.
Bu kesinlikle olağan dışı nadir bir kalp; fakat bana
sağlıklı olduğunu söylersen, o zaman senin sözüne inanacağım.
Sanırım şimdi bunu sınıfa gösterirsen, güzel olacak. Niçin
kısa bir süre için ayağa kalkmıyorsun? Diğer kaslarını hareket ettirmeye başla
ve onlar görecekler, şimdi ayağa kalk.
Kollarını hareket ettir. Görüyor musunuz?
Şimdi
vücudundaki diğer kasılan kaslardan elektrik dipol alanı elde ediyorsun.
Hatta bu senin kalbinden daha ilginç, dostum.
[gülüşmeler].
Pekala. Tekrar otur ve onları çıkar. Ve
sonra temizlenebilirsin.. İyi görünüyor. Evet.
Kalp kardiyogramını yorumlamak o kadar kolay değildir.
Fakat bence iyi görünüyorsun. İyi hissediyorsun, değil mi?
Önemli olan bu.
Gönüllü olduğun için sana çok teşekkür ediyorum, çok
cesursun.
Maddenin temizlendiğinden emin ol.
Suda eridiği için o kadar kötü değildir.
Aklıma gelmişken adın neydi? Dan.
Harikaydın Danny.
Ve şimdi Aurora Borealis yani Kuzey Işıkları‘ndan
bahsetmek istiyorum.
Bir manyetik alanımız ve bir yüklü parçacığımız olsun;
diyelim ki artı yüklü bir parçacık ve hızı bu yönde. Bu durumda yüklü parçacığa
etkiyen kuvvet, Lorentz kuvveti, eşit q
kere V, vektörel çarpım B dir.
Şimdi bu hızı, manyetik alana paralel ve dik bileşenlerine
ayıracağım; böylece bu ikisinin vektörel toplamı V’dir.
Bunu yeniden q çarpı
Vparalel artı Vdikey çarpı B olarak yazabilirim.
Fakat Vparalel vektörel çarpım B sıfırdır.
Çünkü aralarındaki açı ya 0 derece ya da 180 derecedir; bu yüzden açının sinüsü
sıfırdır.
Böylece kuvvet, sadece bu terim ile belirlenir. O, dikey
bileşendir.
Bu durumda ne olacak? Yüklü parçacık B etrafında dönecektir.
Ama sonra bu hız, Vparalel ile birlikte, bu
yönde gitmeye devam eder.
Ve böyle bir yol göreceksiniz: Bir spiral
Bu çemberin R yarıçapı -- ben bunu işlediğimiz derslerden
hatırlıyorum – R eşitti m V bölü q B,
fakat V şimdi elbette dik bileşendir. Paralel hız bileşeniyle de değişmeden bu
yönde devam eder.
Dünyanın manyetik alanı düz bir çizgi değildir,
kavislidir. Bu yüzden, yüklü parçacıklar manyetik alanın etrafında sarmal
şekilde hareket ederek manyetik alan çizgilerini izlerler ve manyetik alan
çizgilerinin sonlandığı manyetik kutuplara yakın yerlerde dünya üzerine
gelirler.
Güneş bir plazma yayar.
Plazma, büyük ölçüde iyonlaşmış elektronlar ve
protonlardır.
Biz ona güneş rüzgârı deriz. Bazı zamanlar güçlü, bazı zamanlar ise zayıftır.
Bunlar dünyaya ulaştıklarında, dünyanın daha
yukarısındaki atmosferi iyonlaştırırlar ve bu, bir ışık oluşturur.
Işık çok zayıftır, sadece gece görülebilir.
Bu ışığa Aurora denir; biz onu Kuzey Işıkları olarak adlandıracağız. Eminim
ki güney yarımküredeki insanlar bunu Güney Işığı olarak adlandırırlar.
Güneş çok aktif olduğu zaman, Aurora çok heyecan
vericidir, gerçekten seyri çok keyiflidir. Aurora dakika ile saniye arasında
bir ölçekte çok hızlı değişebilir.
Kuşkusuz, kuzey ışıkları manyetik kutup yakınında en
güçlüdür ve siz bu ışıkları Boston’da çok nadir olarak görebilirsiniz.
Çok parlak renklere sahiptir; kırmızı, yeşil gibi; beyaz
en yaygın renklerdir.
Göreceğiniz renkler, gelen yüklü parçacıkların enerjilerine
bağlıdır.
Aynı zamanda atmosfer içerisindeki azot ve oksijen moleküllerinin
uyarılıp uyarılmamalarına da bağlıdır.
Ayrıca yüksekliğin ne olduğuna da bağlıdır. İyonlanma atmosferin
yüksek kesimlerinde meydana gelir.
Hayatımda birçok kez aurora gördüm. Adirondack’ta yürüyüş
yapıyorken gördüm.
Kanada’daki Calgary’de gördüm.
Avrupa’ya her ne zaman uçsam, gece uçarım ve daima uçağın
solunda, pencere kenarında bir koltuk isterim; bunun nedeni kuzeye bakabileyim
diyedir.
Ve uçaktan kuzeye baktığımda, birkaç kez mükemmel Aurora’lar
görmüştüm.
Size bazı slaytlar göstermek istiyorum.
Eğer 8.02 web sitesini ziyaret ederseniz, sizin için
Aurora’nın bazı slaytlarının linklerini yaptım.
Fakat şimdi size burada olan birkaçını göstereyim.
İlk slaydı görebilir miyiz?
Bu işte, beyaz Aurora, güzel bir perde gibi. Çok yaygın
değil.
Dakika ile saniye arasındaki bir zaman ölçeğinde
değişebilir.
Söylediğim gibi, onu sadece gece görebilirsiniz. O çok
zayıftır.
Sıradaki slayt.
Aurora’nın başka bir dikkat çekici örneğini görüyorsunuz.
Garip şekiller, çok tahmin edilemeyen.
Ve hareket ediyor: Aurora’yı gördüğünüzde, sanki film
izliyormuş gibi olursunuz.
Sıradaki kırmızı Aurora, aşağıya gelen harika bir perde
gibi.
Manyetik kutuptan yaklaşık 500 kilometre yarıçapa sahip bir
halkadan gelen maksimum ışığın nedenini anlamak öyle kolay değildir.
Sonraki slayt, dünyadan 3 dünya çapı uzakta olan bir uydudan
alınmış bir resmi gösteriyor.
Bu morötesi ışıkla çekilir. Ve bu halkayı güzelce
görürsünüz.
Böylece bu çap kabaca 500 kilometredir ve burası manyetik
kutuplardan birisidir.
Onun Kuzey Kutbu mu, Güney Manyetik Kutup mu olduğunu
bilmiyorum.
Sonraki slayt size, benzer şeyler gösteriyor.
Eğer siz yalnızca bu dördüne bakmak isterseniz, onlar 12
dakika aralıkla ve yine morötesinde çekilmiştir; siz burada yatay bir çizgi
görüyorsunuz.
Bu yatay çizgiyi nasıl açıklayacağımı bilemiyorum.
Bu, Teta Aurora diye adlandırılıyor.
Açıkçası neden teta olduğunu söylemeye gerek yok, değil
mi? Şaşırtıcı.
Bunlar 12 dakika aralıklılar; bu size ne kadar hızlı
değiştiğiyle ilgili bir fikir de verir.
Burası çok karanlık ve burası çok aydınlıktır. Değişimler
oldukça etkileyicidir.
.
Şimdi de size süper iletkenlikten bahsedeceğim.
Süper iletkenlik Hollandalı bir fizikçi tarafından
keşfedilmişti.
Onun adı Kamerlingh Onnes’dir.
O şunu keşfetmişti: Cıvayı 4 Kelvin derecesine kadar soğutursanız
-- O, bunun için sıvı helyum kullanmıştı;
işin doğrusu şu ki, o aslında sıvı
helyumun nasıl yapıldığını keşfetmişti. Bu inanılmaz bir şeydi.
Ve sonra, aralarında civanın da bulduğu, çeşitli
maddeleri soğutmak için bu sıvı helyumu kullanmış ve civanın özdirencini
tamamen kaybettiğini keşfetmişti.
Böylece elektrik direnci sıfıra düşüyordu. Ve 1913 de
bunun için Nobel ödülünü aldı.
Süper iletkenliği yalnızca kuantum mekaniği ile
anlayabilirsiniz. Bugünlerde Kuantum mekaniği bile, süper iletkenlikle ilgili
bütün olayları anlamak için büyük bir problemle karşı karşıya.
Problem 1986 da başladı. Zürih’te çalışan iki bilim adamı,
Muller and Bednorz, 35 Kelvin derece gibi yüksek sıcaklıklarda, bazı
alaşımların süper iletken yapılabildiğini keşfettiler.
Oysa teorisyenler daha önce 35 Kelvin derecede süper
iletkenlik elde etmenin imkânsız olduğunu ispatlamışlardı.
Fizik camiasında, “bu gençler, bir yıl içerisinde Nobel
ödülü aldılar” gibisinden çamur atmalar olmuştu. Onlar 1987’de Nobel ödülü aldılar.
Bir yıl içerisinde Nobel ödülü verilmiş, bir başka keşif örneği
daha hatırladığımı sanmıyorum.
Yüksek sıcaklık süper iletkenliği olarak isimlendirilen bu
şeyin nedenini bugün hala teorisyenler tam olarak açıklayamıyorlar.
MIT’deki Profesör Lee ile bugünkü kayıtları kontrol ettim;
kayıtlar şimdi 135 Kelvin derecede.
Belli alaşımlar 135 Kelvin’de süper iletken yapılabilir.
Sıvı azotun sıcaklığının 77 Kelvin olduğunu muhtemelen
bildiğiniz için, son zamanlarda herkes süper iletken maddelerle, nesnelerle,
okullarda bile oynayabilir, çünkü sıvı azotu elde etmek oldukça kolaydır.
Eğer süper iletken malzemelerden güç hatları yaparsanız,
enerji kaybı olmaz.
İnsanlar bu konuda düşünüyorlar.
Siz bunun ne kadar masraflı olduğunu düşünebilirsiniz;
fakat ilkesel olarak, elektrik enerjisini herhangi bir kayıp olmaksızın, ohm
kaybı olmaksızın taşıyabilirsiniz.
I kare R yok, çünkü R sıfır.
Aynı zamanda, eğer bir maddede 0 dirence sahipseniz, siz
ondan son derece yüksek akım geçirebilirsiniz ve çok güçlü manyetik alanlar
elde edebilirsiniz.
Süper iletken bobinler kullanarak çok güçlü manyetik alanlar
elde edebilirsiniz. Ve daha önce bahsettiğimiz şu çarpıştırıcılar, Fermilab ve Cenevre’de
sahip olduğumuz şu atom parçalayıcıları, 6 Tesla kadar ya da daha yüksek manyetik
alanlar elde etmek için, süper iletken bobinlerden yararlanacaklardır.
Bir süper iletken içerisinde elektrik alan olmaz.
Ve bunu kolayca görebilirsiniz; çünkü bir elektrik alan varsa
– bu bir süper iletkense ve bir elektik alan varsa, diyelim ki bu yönde, süper
iletken üzerinde bir potansiyel farkı olur.
O zaman Ohm Kanunu, V eşittir IR, size hemen, eğer bu 0 değilse, fakat bu 0
ise, I’nın sonsuza
gideceğini söyler.
Böylece bir süper iletken içerisinde her hangi bir
elektrik alana sahip olamazsın.
Eğer bir süper iletken diske ya da bir maddeye bir
mıknatıs ile yaklaşırsam – diyelim ki bu kuzey kutbu bu da güney kutbudur,
böylece kabaca bunun gibi bir manyetik alan desenine sahip oluruz.
Eğer süper iletken maddeye yaklaşırsam, o zaman Faraday
Yasası nedeniyle, burada EMK oluşur. Çünkü
oluşan manyetik akıda bir değişim vardır. EMK 0 kalmalıdır. Çünkü bir süper
iletken içerisinde bir elektrik alana sahip olamazsınız.
Ve bu elbette IR’dir.
Böylece R de 0’dır.
Böylece I şimdi
herhangi bir değere, tamamen mantıklı bir değere sahip olabilir.
Bu yüzden siz süper iletken içerisinde yüksek bir akıma
sahip olabilirsiniz, fakat EMK’ya değil.
Ve bu mıknatısla yaklaştığınızda, süper iletkenin içerisinde
girdap akımları oluşacaktır, öyle ki df/dt , buradaki
akı değişimi, her zaman sıfırdır.
Bu yüzden bu girdap akımları, asla manyetik akıya izin
vermeden akarlar. Çünkü mıknatıs yukarıdayken, başlamak için manyetik akı
yoktu, bu yüzden asla hiçbir değişiklik olmayabilir.
Böylece girdap akımlarını, bir manyetik alan kendi
kendine oluşturur; eğer siz onları bu manyetik alana vektör şeklinde eklerseniz,
süper iletken içerisinde net manyetik alanın olmadığına her zaman emin
olacaksınız.
Şimdi, biri girdap akımları tarafından ve biri de süper
iletkenin çok yakınına getirilen mıknatıs tarafından oluşturulan iki alanın
çizimini yaparsanız; böylece burası kuzey kutbu ve burası da güney kutbudur ve
burası süper iletkeninizdir. – o zaman bu iki alanın süper pozisyonu etkin
biçimde, aslında manyetik alan tamamen itildiği olgusuna varır – bu, buna bir
başka bakış şeklidir.
Sonuçta burada sıkıştırılmış bir alan elde ediyorsunuz.
Fakat bu, biri girdap akımlarından ve diğeri mıknatıs
tarafından elde edilen iki manyetik alanın süper pozisyonudur.
Her ne zaman böyle bir sıkıştırılmış alana sahipseniz,
orada bir manyetik basınç vardır.
Biz manyetik basıncın neden var olduğunu biliyoruz. Çünkü
kuzey kutupları birbirlerini iterler. Ama bunu hiçbir zaman bir nicelik
cinsinden açıklamamıştık.
Ve manyetik basınç, eşittir B kare -- ki bu manyetik
alanın şiddetidir-- bölü 2 miydi?
Evet, 2 mü 0, bölü 2 mü 0. Bu konuya biraz sonra geri
döneceğim.
Ve bu basınçtır; bu Newton bölü metre kare cinsindendir.
Bu tamamen yeni bir şey değil, basınç fikri. Çünkü
insanların çalışma masalarında, bazen şöyle bir aksesuar görebilirsiniz.
Burada bir mıknatısınız var ve burada da bir mıknatısınız
var ve bu bir tahta sopa.
Burada bir delik var, burada da bir delik var.
Bu kuzey kutbu, bu güney kutbu, bu kuzey kutbu, bu güney
kutbu ve onlar birbirlerini itiyorlar.
İşte manyetik basınç; aynı şey.
Buraya manyetik alan desenlerini çizerseniz, şunun gibi
olur. Bu, bu mıknatıstan gelen manyetik alandır; bu ise şu mıknatıstan gelen manyetik alan
olacaktır.
Aynı fikri elde ederiz. Orada manyetik basınç elde edersiniz.
Bu mıknatısı burada döndürürsem, her şeyden önce, mıknatıs
havaya yükselecek şekilde itilir; bunu
göstereceğim.
Mıknatıs süper iletken tarafından tam yukarı itilir.
Fakat onu, örneğin, buradaki güney kutbu etrafında ya da oradaki
güney kutbu etrafında veya oradaki kuzey kutbu etrafında döndürmeye başlarsanız,
girdap akımları hemen bu mıknatısı hep itmek üzere ayarlanacaktır.
Böylece siz onu döndürseniz bile, o hala dönerek havada
asılı duracaktır; havada asılı, döner durumda.
Anlaşılması kolay olmayan şey, tüm bunların neden bu
kadar kararlı olduğudur.
Biraz sonra göreceğiniz gibi, oldukça kararlıdır.
Böylece orada size bu süper iletken fikrini göstereceğim.
İlk önce onu tepeleme sıvı azot ile doldurmalıyım. Bunu,
ışıklar tamamen açıkken yapayım. Oh, harika. İyi.
Onu tepeleme doldurmak zorundayım. 1 inç çapında olan bu disk
süper iletken olacak.
Onun ne tür bir materyal olduğunu size söyleyebilirim.
O itriyum ve baryumla karışık bir bakır oksittir ve 90 Kelvin
derecesinde süper iletken olur. Sıvı azot 77 Kelvin derecedir.
Böylece üzerine küçük bir mıknatıs koyacağız ve onu
havaya kaldıracağız.
Bunun için aşağıdaki ışık durumuna sahip olacağız.
Kuşkusuz, onu görmek istiyorsunuz, değil mi?
Biraz daha ışık .
İşte, orada diski görüyorsunuz, şimdi süper iletken
olmalı.
Küçük mıknatısım buraya geliyor.
Buradan geçen manyetik akı yoktur. Onun kendisi bir
mıknatıs değildir.
Fakat şimdi bir mıknatıs ile yaklaşacağım ve girdap akımları
orada çılgına dönecek ve o artık üstte yüzecek.
Şaşırtıcı değil mi?
Bu manyetik kaldırmadır. Onu etrafında döndürebilirsiniz.
Girdap akımları anlık olarak ayarlanır. Ve işte.
Hepiniz onu yeterince net gördünüz mü?
Tamam, mıknatısımı kurtarayım.
Kamerlingh Onnes’ın o zamanlarını düşünün; o bir şeyi süper
iletken yapmak için onu 4 Kelvin derecesine getiriyordu; şimdiyse siz bunu
kolayca yapabiliyorsunuz.
Manyetik kaldırmanın başka biçimleri de vardır.
Bunlardan biri, ekonomimiz için çok umut verici görünmektedir;
bu manyetik kaldırma trenlerde kullanılabilecektir.
Bir mıknatısınız varsa ve onu bir iletken yüzey üzerinde
hızlı bir şekilde hareket ettirirseniz, bir kaldırma elde edersiniz.
Gerçi onu hareket ettiriyorsunuz, ama onu orada hareket
ettirmek zorunda değilsiniz.
Bakın, mıknatısı sadece harekete bırakırsanız, artık onu
hareket ettirmezseniz, bu durumda bir girdap akımı oluşur, fakat bu girdap akımı
hiç bir zaman ısı kaybettirmez.
I kare R yoktur, çünkü R, 0’dır. Girdap akımını asla kaybetmezsiniz.
Bu, şimdi gelecek olandan farklıdır. Şimdi bir
mıknatısımız var.
Burası kuzey, burası da güney kutbu.
Bu türden bir manyetik alana sahibiz.
Mıknatısı iletken bir plaka üzerinde hareket ettireceğim; plakayı buraya koyacağım.
Mıknatıs bu iletken plaka üzerine gelirken, plakadan
geçen manyetik akı değişecektir.
Bay Faraday der ki – aslında Bay Lenz der ki “Ben bundan
hoşlanmıyorum”. Ve böylece buradan bir girdap akımı geçirir; mıknatıs buranın
üzerine gelirken, girdap akımı kuşkusuz bu yönde gidecektir.
Ve bu akım halkası, şimdi bu yönde bir manyetik alan oluşturacaktır.
Sahip olduğunuz şeye bakın.
Yine şuna sahipsiniz: bu girdap akımının kuzey kutbudur, bu ise güney kutbu.
Kuzey kutup kuzey kutbu iter.
Bu yeterince yüksek bir hıza sahipse, o zaman df/dt manyetik akı değişimi yeterince
yüksek olur ve tren havada yüzebilir. Onlarca ton ağırlığı yüzdürebilirsiniz.
Bu durumda trenin hareketini sürdürmesinin nedeni budur;
eğer tren durursa, girdap akımları sönecektir.
Artık df/dt yok, fakat bu iletken içerisinde
direnç vardır. Dolayısıyla ohm enerji kaybı olur.
I kare R söz konusudur. Burada bir ısı çıkar. Bu yüzden
tren hemen pat diye rayın üzerine iner.
Bu durum süper iletkende söz konusu değildir. Çünkü süper
iletkenin direnci olmadığından, süper iletken içerisinde hiç ısı kaybı olmaz.
Düşünce aynıdır; fakat burada hareket niçin sürüyor ve
orada neden sürmüyor; şimdi bunu
anlıyorsunuz.
Böylece yine, tıpkı oradaki gibi, sıkıştırılmış bir
manyetik alan elde edersiniz ve de manyetik basınç.
Japonyada ve Almanyada - maglev—bu trenlere verilen
isimdir -- hızlı tren teknolojisinde dünya liderleridir.
Birleşik Devletler de onlara yetişmek için çalışıyor.
Raylarla teması olmayan bir trene sahip
olabilirseniz, sürtünmede büyük oranda
azalma söz konusudur.
Aslında hızlarındaki rekor, saatte 340 mil olarak duyurulmuştu.
Hem Almanya’da hem de Japonya’da test trenleri, prototipleri, işler durumdadır.
Birleşik Devletler,
Washington’la Baltimore arasında gidip gelecek bir maglev hızlı treni
yapma taahhüdünde bulundu; 2007 yılında hazır olacakmış.
Bunun maliyeti, mil başına yaklaşık 30 milyon dolar kadar
olacak.
Bu size pahalıymış gibi gelebilir; fakat unutmayın ki, 4
şeritli bir oto yol yapılırsa, bu da mil başına 40 milyon dolardır.
Bu yüzden o, 4 şeritli otoyoldan daha pahalı değildir.
Ve yine 8.02 web sitesini girerseniz, oraya maglev treni
için birkaç link koydum.
Bakmanızı tavsiye ediyorum.
Manyetik kaldırmanın üçüncü bir şekli vardır; burada
herhangi bir hıza ihtiyacımız yok, herhangi bir süper iletkene de ihtiyaç yok. Sadece
dalgalı akım kullanırız.
Şimdi bunu görmek de kolay.
İşte öyle bir bobin ve ondan dalgalı akım geçiriyoruz.
Belli bir anda manyetik alan, diyelim ki, bunun gibi
olsun ve artıyor olsun.
Kuşkusuz, bu manyetik alan yukarı, aşağı, yukarı, aşağı döner;
çünkü dalgalı akımdır.
Burada iletken bir plaka var; bunu bu plakanın üzerine koyuyorum.
Fakat şimdi bu sürekli manyetik alan değişimine sahibim; bu
yüzden plakada sürekli bir manyetik akı değişimi var.
Böylece bu manyetik akı artarken, aşağı doğru B alanı
artarken, bu yönde akan girdap akımları
elde edeceksiniz; o da şu yönde manyetik alan oluşturacak.
Ve önceden olduğunuz yerdesiniz.
Yeniden kuzey kutbu, kuzey kutbu, güney kutbu, güney
kutbuna sahipsiniz.
Böylece yine iletken plaka içindeki girdap akımları bir manyetik
alandan sorumludur. Ve ikisi birbirlerini iterler.
Ve kısa bir süre sonra, manyetik alan şiddeti
azalacaktır.
Bu olay meydana geldiğinde, girdap akımları yön değiştirecektir
ve ikisi birbirlerini çekecektir.
Böylece şimdi, zamanın yarısında onların birbirlerini
çekecekleri ve diğer yarısında birbirlerini itecekleri size makul görünecektir.
Ancak durum böyle değildir. Burada net itme kuvveti
olacaktır.
Ve neden böyle olduğunu gelecek derste açıklayacağım.
Şimdi onun gösteri deneyini yapmak istiyorum.
Burada yaklaşık 1 foot karelik bir alana sahip böyle bir
bobinim var.
İçerisinden 110 volt, 60 hertzlik bir alternatif akım geçirebilirim.
Düğmeyi çeviriyorum. Bu 110 voltluk prize gidiyor; akımı
artırıyorum.
O havada yüzmeye başlıyor.
Yüksek hızlı tren yok, hiçbir şey süper iletken değil.
Onu ters çevirirsem, ne olacağını düşünüyorsunuz?
Af edersiniz. Tabi ki o yine havada yüzecektir.
Girdap akımları her an kendilerini ayarlarlar, onlar her zaman onu havada yüzdürürler.
Böylece bu, manyetik kaldırmanın başka bir ilginç
şeklidir.
Bir süper iletim yoluna sahibiz. Disk içerisinde herhangi
bir enerji kaybı yoktur, böylece bu akımlar asla sönmezler.
Sonra tren durumuna sahibiz; buna tren manyetik kaldırma,
dersem, ki orada hızı sürdürmek zorundasınız; çünkü
hız yoksa, o zaman yüzeyde yeteri kadar manyetik akı değişimi olmayacak ve bu
yüzden girdap akımlarınız olmayacaktır.
Girdap akımları sönecektir, ısı kaybı olacaktır.
Ve o zaman burada üçüncü durum söz konusudur; bu durumda,
basitçe dalgalı akımla bobin içerisinde değişen bir manyetik alanınız olur; bu
da, değişen girdap akımları oluşturur.
.
Şimdi bir kadının havaya kaldırılmasına geldik.
Bir kadını havaya nasıl kaldırırız? Bunun sırrı, bu
denklemin içerisinde olmalı.
V eşittir B kare bölü 2 mü 0.
Bir ayak karelik bir bobine sahibiz. Böylece bu bobinin
alanı yaklaşık olarak
0,1 metrekaredir.
Böylece amacımız, kendimize biraz hareket olanağı
sağlamak için, diyelim ki 200 librelik bir şeyi kaldırabilmek.
Eğer B manyetik alanı yaklaşık olarak 1500 Gauss ise, ki bu ortalama 0,15 tesla’dır; bunu başarabileceğimizi hesaplamıştık.
SI birimlerinde,
mü 0’ın 4 pi çarpı 10 üzeri eksi 7’ye eşit olduğunu biliyoruz.
Böylece bu yüzey alanı üzerindeki kuvvetin ne olduğunu
şimdi hesaplayabilirsiniz.
Manyetik alanın düzgün olduğunu varsayarsak, tabiî ki,
kuvvet eşit basınç çarpı yüzey alanıdır.
Kuvvet eşit, B kare --ki 0,15’in karesidir-- bölü 2 çarpı
4 pi, çarpı 10 üzeri 7 çarpı yüzey alanı --ki o da 0,1 metre karedir. Bunun da
yaklaşık olarak 900 Newton olduğunu bulacaksınız.
90 kilogram, dediğim gibi 200 librelik bir şey.
Evet, bu manyetik alanı elde etmeye çalıştık; inanın ki, Marcos, ben ve Bill gerçekten çalıştık,
fakat bir problem vardı. Çünkü bu manyetik alanları elde etmek için çok yüksek
akımlara ihtiyacımız vardı.
Ve bu çok yüksek akımlarda, devre kesicilerimiz her
seferinde gittiler.
Fizik atölyesine telefon ettik, onlar şunu dedi: “Evet ne
bekliyordunuz ki, dostum?
Sizin birkaç yüz ampere ihtiyacınız var.
Sistemin çıkışında 700, hatta birkaç yüz amper elde
edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Bunun için MIT’yi yeniden tasarlamalısınız.” Böylece bu
bizim için büyük hayal kırıklığıydı.
Gene de, oluşturabileceğimiz en güçlü akımla en iyisini
yaptık; sadece 4 kat daha düşük olan 350 Gauss’luk bir manyetik alan elde edebildik.
Bu bir trajedi; manyetik basınç B kareyle orantılı; bu
yüzden, bu onu 16 kat daha düşük kılıyor.
Düşündüğümüz 200 librelik ağırlık, şimdi 12 libreye inmiş
oldu.
Dün kadınların bana hoş e-mailler atmalarının nedeni, onların
gönüllü olmalarıydı. “Teşekkürler.”, demeliydim; ama teşekkürle olmuyor, sözümü
tutmak istiyorum.
Bir kadını havaya kaldıracağımı söylemiştim; yapacağım.
Ve işte, o hanım burada.
Bildiğimiz kadarıyla, o bir hanım.
Ona biraz yer verin.
O bunu hak ediyor --
bunun için hazır mıyız?.
Ve işte başlıyor.
Bir kadını havaya kaldırdım.