Ders Notları 19
Beşinci Meditasyon
Dersin
Planı
I. Arka Plan Niyetine Bir
Kelime
II. Tanrı’nın Varlığının Birinci İspatı
III. Beşinci Meditasyon’un Argümanı
IV. İtirazlar
V. Kartezyen Çember
I.
Arka Plan Niyetine Bir Kelime
·
Meditasyonların
bağlamını hatırlayın: bilim ve reform çağları. Descartes’ınki Katolizm’in
entelektüel açıdan zor durumda olduğu bir reform çağı.
·
Descartes
Meditasyonları Paris’te Teoloji Fakültesine sunar. Sunum mektubunda Katolik
öğretiyi inanmayanlara bile kanıtlamak istediğini söyler. En temel öğreti dahil olmak üzere –Tanrı’nın varlığı.
·
Aquinas
Tanrı’nın varlığının kanıtlanabileceğini savunmuştu. O, kendi, dünyada gözlemlenen olgulardan hareket eden ispatlarından beşini
sunmuştu: dünya düzenlidir, şeyler değişir, amaçları vardır. Descrates bütün bu
öncüllerin şüpheli olduğunu düşündü.
·
Tanrı’nın
varlığının Kartezyen ispatları başka yerden başlamalı.
II.
Tanrı’nın Varlığının
İlk İspatı
- Beşinci
Meditasyon’un argümanı Tanrı’nın varlığının
ikinci “ispat”ıdır. Üçüncü Meditasyon’da kendi içinde Tanrı düşüncesini
bulur. Bu, bir soru ortaya çıkarır: Bu düşünce nereden geldi? Bu
düşünceye sahip olmanın en iyi açıklaması nedir? Descartes bu düşünceye
sahip olmanın en iyi açıklamasının ona karşılık gelen bir varlık olması
olduğunu savunur.
- Üçüncü
Meditasyon’daki argümanın çekirdek düşüncesi şudur: Tanrı düşüncesi o kadar gerçek ki Tanrı’dan başka nedeni olamaz. Bu
argümana kısaca bakalım. Böyle yapmak Beşinci Meditasyon’daki argümanı
anlamamıza yardımcı olacaktır.
- Argümanın nasıl
gittiğini görmek için, bir iki soruya bakın:
- "Melrose Place"’den bir karakter ele alın: Amanda. Şimdi
„Melrose Place“in prodüktörünü düşünün: Aaron Spelling. Amanda Aaron
Spelling’in nedeni olabilir mi? O Amanda’nın?
Öyle görünüyor ki yanıt hayır ve bu A İlkesi’ne
dayanır: Hayal ürünü bir karakter hayal ürünü olmayan birine neden olamaz.
A İlkesi’nin neden doğru olduğunu görmek için başka bir soru soralım:
- “Party of Five"ın
akılda kalıcı bir epizodunda kullanlan bir yöntem var. Julia’nın
erkek arkadaşı, iyimser bir şekilde, kendilerine dayanan bir öykü yazıyor.
Ama o hayali bir TV karakteri ve onun öyküsündeki
karakterler de hayali. Onlar ona sebep olabilir mi? O onlara
sebep olabilir mi? Bu bize B İlkesini verir: Bir neden en az etkisi kadar
gerçekliğe sahip olmalı: "etkin ve tümel nedende de en az sonucunda
olduğu kadar gerçeklik bulunması gerek[ir] "
(Üçüncü Meditasyon, on dördüncü paragraf).
- B İlkesi akla
yatkın görünmeli, o A İlkesi’ni açıklar. Ama
B İlkesi için verilen argüman önemli bir olasılığı görmüyor. Tek tanığın bir çocuk olduğu bir ceza
duruşması düşünün. Çocuğun vukuatı çok ayrıntılı ve canlı bir şekilde
hatırlayıp anlattığını hayal edin. İlaveten çocuğun kendi ifadesinin
duygularını harekete geçirdiğini ve jürinin ifadeyi kabul ettiğini düşünün. Neden
kabul eder? C İlkesi üzerine düşünün: bazı düşünceler o kadar
gerçektir ki onlara sahip olan kişi o düşüncelerin sebebi olamaz.
- B İlkesi + C İlkesi
= D İlkesi (D 'Descartes' için): Bir düşüncenin nedeni en az o düşüncenin objektif gerçekliğe sahip olduğu kadar
formal gerçekliğe sahip olmalıdır.
- Sonsuz bir Tanrı
düşüncesini, Descartes’ın sonluluğunu ve D ilkesini bir araya getirin. "The
mark of a workman impressed on his work" gibi, bu düşünceye neden olan bir Tanrı’nın olduğu
sonucu çıkar. (Meditasyon 3, Paragraf 38). Bu argümanın nasıl
açıklığa ve seçikliğe dayalı olduğuna dikkate alın.
III.
Beşinci Meditasyon’un Argümanı
A.
Açık ve Seçik Algının Doğruluğu
- Descartes daha
önce “doğal ışık”la “açık ve seçik
olarak” algıladığı herşeyin doğru olduğunu savunmuştu.
- Bazı gerçeklerin bir besbelli olma hali var gibi görünür. Onlar,
filozofların bu nedenle “kendi kendinin kanıtı olma” dedikleri şeye
sahiptirler, ör. 2+2=4, “bütün bekar adamlar evli değildir”, “karelerin 4
kenarı vardır”, ve „paralel çizgiler hiçbir zaman buluşmaz“. Bunlar bizim açık ve seçik olarak doğru
olduğunu gördüğümüz şeylerdir. Descartes böyle bir besbelli olma hali olan
herşeyin doğru olması gerektiğini düşünür.
- Descartes’ın zamanında "doğal ışık” artık kalıplaşmış bir
metafordur. Kökenleri teolojiktir: Augustine’de ışık İsa’nın kaynağıdır. Bu metafor bu nedenle ironiktir.
B.
Tanrı’nın Doğasının Algısı Açık ve Seçiktir
"Şurası kesin, zihnimde onun idesini, yani en yüksek
derecede yetkin bir varlık idesini, herhangi bir şekil veya sayı idesinden daha
az mevcut bulmuyorum, ayrıca etkin ve ebedi ir varoluşun onun doğasına ait
olduğunu da, bir şekil veya sayı hakkında kanıtlayabildiğim her şeyin gerçekten
o şekil veya sayıya ait olduğunu bilişimden daha az açık-seçik olarak
bilmiyorum." (Beşinci Meditation, yedinci paragraf)
- Descartes şunu
açık ve seçik olarak anlar: bir şeyin karesi olmak 4 sayısının doğasına
aittir. İki asal sayının toplamı olmak 5 sayısının doğasına aittir. Üç
kenarının olması üçgenin doğasına aittir. Bu şeylerin doğasını anlamak o
doğanın bir parçası olan bir özelliği görmektir.
- Descartes şunu
da aynı şekilde açık ve seçik olarak anlar: var olmak Tanrı’nın
doğasına aittir. Tanrı’nın dooğasını anlamak varlığın Tanrı’nın doğasının bir parçası olduğunu görmektir.
C.
Descartes (A) + (B)’nin Tanrı’nın Varlığını İspatladığını Düşünür.
- Descartes’ın
açık ve seçik olarak algıladığı herşey doğrudur.
- Descartes varlığın
Tanrı’nın doğasına ait olduğunu açık ve seçik
olarak algılar.
- Bu nedenle,
"önceki meditasyonlarda vardığım bütün sonuçlar doğru çıkmasa bile
[...] Tanrı’nın varlığı benim zihnimde, buraya
kadar yalnızca sayılar ve şekillere ilişkin kesin saydığım bütün
nitelikler kadar kesin sayılsa gerektir." (Beşinci Meditasyon,
yedinci paragraf)
D. Ontolojik Argüman
- "Ontoloji varlığın,
var olmanın incelenmesidir.”
- Bu argüman var
oluşun doğasına dayalı görünmektedir.
- O, Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için kullanılan,
cazibesi olagelmiş bir argüman biçimidir: işliyorsa bile, işlememelidir.
IV.
İtirazlar
A. Varolmak Gerçekten Bir Yetkinlik midir?
- Var olmak
var olmamaktan daha mı iyidir?
- Varlık
gerçekten herşeye kadir olmak, herşeyi bilmek, sınırsız iyilik gibi bir
özellik midir?
B. Tanrı’yı Gerçekten Açık ve Seçik Olarak Algılar
mıyız?
- Sonsuz bir
doğanın böyle bir kavrayışına sahip olabilir miyiz?
- Belki ilahi
doğayı Tanrı Descartes’ın iddia ettiği gibi değilse kavrayabiliriz.
V.
Kartezyen Çember
A. 1. Öncülün İfadesi
- "Kartezyen
Çember”, Descartes’a yöneltilen en ciddi ve ünlü itiraz, 1. öncülün
(yukarıda III.A.) dikkatli bir incelemesi ile
başlar: açık ve seçik olarak algılanan herşey doğrudur.
·
Ama bunu nereden biliyoruz? Böyle algılanan şeyler yine
de yanlış olamaz mı?
B. Descartes 1. Öncülü
Nasıl Gerekçelendirir?
Descartes kısır döngüye yol açacağı için bu
öncülün de açık ve seçik olarak algılandığını söyleyemez. Ne dediği üzerine
düşünün:
"çünkü doğanın beni en açık ve kesin olarak
anladığımı sandığım şeylerde bile kolayca yanılabilecek nitelikte yaratmış
olduğuna kendimi inandırabilirim; bu kanının başlıca dayanağı, defalarca birçok
şeyi doğru ve kesin saydığımı ama sonradan başka nedenlerin beni bunları
tamamen yanlış saymaya götürdüğünü hatırlayışım olabilir.
Fakat bir kez bir Tanrı’nın var olduğunu kabul edince,
aynı zamanda her şeyin ona bağlı olduğunu ve onun aldatıcı olmadığını, buna
dayanarak da açık ve seçik olarak kavradığım hiçbir şeyin ...
doğrudan başka bir şey olamayacağı yargısına vardığımı da kabul ettiğim için .... Ve böylece,
gayet açıkça görüp kabul ediyorum ki, her türlü bilginin doğruluk ve kesinliği
sadece doğru Tanrı’nın bilinmesine bağlıdır, öyle ki onu tanımadan önce hiçbir
şeyi tam olarak bilemezdim." (Beşinci Meditasyon, 14-16. paragraflar)
C.
Sıkıntı
- Öyleyse, öncül
(1)’in dayandığı argüman Tanrı’nın var olduğunu
bilmeye dayanır.
- Ama
Tanrı’nın var olduğunu, Üçüncü Meditasyon’daki Tanrı’nın varlığını
kanıtlamak için verilen argümanda da bir rol
oynayan öncül (1)’e dayanarak biliyoruz.
- Bu nedenle,
Descartes bir kısır döngü içinde tartışmıştır.